En-Necm Sûresi:11
Şeyh İbn-ul-Arabî de diyor ki: “Gördüğün elinizdeki ayna, bütün lekelerden silindiği zaman, karşına gelen şeyleri net görmesini, maddi gözünle hissen gördüğün aynayı ve aynı zamanda o aynaya bakanın da kendi sûreti güzel ise güzel sûretini, çirkin ise çirkin sûretini aynada gördüğünü, aynı zamanda aynaya bakanın, arkasından gelenin de sûretini gördüğünü, amma ayna vasıta olmasaydı, onu göremeyeceğini müşahede ettiğin halde, bu ayna gibi temizlenen sofîlerden ğaybdan haber vermelerini inkar etme.”
İşte bunun gibi kim kalbinin aynasına yönelir, sebeb ve sebeblerin tesirinin lekelerini, çeşitli riyâzet ve mücâhedeyle silerse, yol engellerini yoldan atarsa, kendi sûretini görür. Sûretini gördükçe, sûretinde = yüzünde, bedenindeki lekelerini siler, temizler; aklî ve ğaybî sûretler, saflığı nisbetinde kalbinin aynasında şekillenir, görülür. Hâsılı, aynanın yöneldiği tarafın önüne gelen eşyanın sûretini görür. Bunu bildikten sonra herhalde Allah Azze ve Celle'nin, Nebîsi hakkında buyurmuş olduğu
مَا كَذَبَ الفُؤَادُ مَا رَاَى “Gözünün gördüğü şeyleri, fuâdı = kalbinin saf özü yalanlamadı.” En-Necm Sûresi'nin 11. ayetinin manasını güzelce anladın demektir.
Bu, kalbin aynasında görmek, inkişaf bağışlayışı, enbiyâ ve rasullere, salih âlimlere, muhlis âmiller = çalışanlara, sadık ve ulaşan evliyaya mahsustur.[27/s.183]