بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS NO:50-51-52_Sevgi İrtibatı

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى قَسَمْتُ الصَّلاَةَ بَيْنِى وَبَيْنَ عَبْدِى نِصْفَيْنِ
وَلِعَبْدِى مَا سَئَلَ فَاِذَا قَالَ العَبْدُ اَلحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ العَالَمِينَ قَالَ اللّٰهُ حَمِدَنِى عَبْدِى فَاِذَا قَالَ اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ قَالَ اَثْنَى عَلَىَّ عَبْدِى فَاِذَا قَالَ مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ قَالَ مَجَّدَنِى عَبْدِى فَاِذَا قَالَ اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعِينُ قَالَ هٰذَا بَيْنِى وَبَيْنَ عَبْدِى وَلِعَبْدِى مَا سَئَلَ فَاِذَا قَالَ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ المُسْتَقِيمَ صِرَاطَ الَّذِينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ المَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ قَال هٰذَا لِعَبْدِى وَلِعَبْدِى مَا سَئَلَ

H.50: “Allah Teâlâ şöyle bu­yurur:
“Kendimle kulum arasında namazı yani kıraati ikiye böldüm: Kulumun dilediği şey verilecektir.”
Mü'min ve Müslüman kul: “Ezelden ebede kadar güzel övgüler âlemlerin Rabb'i Allah'a mahsustur.” dediği zaman,
Allah: “Mü'­min ve Müslüman kulum Ben'i övdü.” der.

Mü'min ve Müslüman kul: “Dünyada her canlının rızkını verir; ahirette sadece Mü'min ve Müs­lümanı esirger.” dediği zaman,
Allah: “Mü'min ve Müslüman kulum Ban'a medh-u senâda bulundu.” der.

Mü'min ve Müslüman kul: “Kıyamet gününün hükümdarıdır.” dediği zaman,
Allah: “Mü'min ve Müslüman kulum Ben'i yüceltti.” der.

Mü'min ve Müslüman kul: “İbadetlerimi San'a tahsis ederim; sadece Sen'den yardım dilerim.” dediği zaman,
Allah: “İşte bu, Benim'le kulum arasında ikiye bölünen işdir; –Yani kulumun vazifesi Ban'a ibadet etmesi; Benim vazifem kendisine yardım etmemdir.– ve kulumun dilediği şey verilecektir.” der.

Mü'min ve Müslüman kul: “Bize gösterdiğin dosdoğru yola bizi ilet, onda yürüt. Dosdoğru yol, kendilerine nimet verdiğin enbiyâ' ve tâbi'lerinin yoludur. Ğazabına uğrayanların –ilmiyle amel etmeyenlerin– yoluna ve doğru yoldan sapanların –bilgisiz amel edenlerin– yoluna değil.” dediği zaman,
Allah: “İşte sırât-i müstakîm = dosdoğru yol, kuluma tayin ettiğim yoldur; kulumun dilediği şey verilecektir.” der.”
ve:

اَلدُّعَاءُ هُوَ العِبَادَةُ ثُمَّ قَرَاَ وَقَالَ رَبُّكُمْ {اُدْعُونِى اَسْتَجِبْ لَكُمْ اِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ}

H.51: “Dua ibadettir.”
buyurduktan sonra Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:

“Rabb'iniz: {Ban'a yalvarın; size icâbet edeyim; ibadetimden uzaklaşıp üstünlük taslayan kimseler, ileride boyunları bükük olduğu halde Huzurum'a gelip cehenneme gireceklerdir.} buyurur.” diye ayeti okudu.”

buyrulduğu üzere iman, ihlas, teslim şartıyla Mü'min ve Müslüman kul ile Allah Teâlâ arasında sevgi irtibatı yani rızasını kazanmakla alâkadarlık, namazla, zikir ve duayla yani yalvarışla gerçekleşir.

            حَيْثُمَا كُنْتُمْ فَصَلُّوا عَلَىَّ فَاِنَّ صَلاَتَكُمْ تَبْلُغُنِى

H.52: “Nerede olursanız olunuz, Benim üzerime salavat getirin. Çünkü muhakkak sizin salavâtınız Bana ulaşır.”

diye hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere ümmetle Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem arasında sevgi irtibatı yani şefaatini kazanmakla alâkadarlık:

اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى اٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ

“Allâhumme! Salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammed.” diye salavat okumaktır;

            Yani: “Allâhumme! Efendimiz Muhammed'in ve Efendimiz Muhammed'in âlinin üzerine rah­metler yağdır.” demektir.