بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

İsim

1-İsim kelimesinden muradın ne olduğu hakkında ulema ihtilaf ettiler. İhtilafların neticesi sadece lafzi nizadan ibarettir. İsimden murad lafzın kendisidir. Mesela Zeyd, Ali, Ahmed dediğimizde; ağızdan çıkan, ses ve harften mürekkeb olan kelime kasdedilir. Bu müsemmasından, sahibinden başkasıdır.
İsmin müsemmasından yani sahibinden, şahsın kendisi yani zat kasdedilirse burası ihtilafa mahal olmaz. Çünkü zat, şahsın kendisidir.
İsimden murad, mesela Zeyd, Ahmed, Ali dediğimizde, “Ali yazdı” dediğimiz gibi.. Bu itibarla isim, sahibinin yani zatın kendisidir. Ancak, ismin bu manayla kullanılışı, Kadı Beydavi tasrih ettiği gibi, şöhret bulmamıştır. “Zeyd yazdı” demek, Zeyd’in şahsı yazdı demek olur. Bazen de isimden sıfat kasdedilir. Bu ise İmam Eş’ari’nin nezdinde üçe ayrılmaktadır:
a-Lafzın manasına dalalet eden isimdir. İnsan kelimesi, insanın hakikatine delalet ettiği gibi.. Adam kelimesinin erkekliğe delaleti gibi.. Bunda isim, sahibini tayin etmediği için isin yani sıfat, sahibinin gayridir.
b-Aynı sıfatın sahibini tayin eden isim ve sıfattır. Bu, sahibinin aynısıdır. “Zeyd yazdı” gibi.. Zeyd, yazarın kendisidir.
c-Müsemma yani sahibiyle kaim olan isim ve sıfattır. Bu, ne sahibinin aynı ne de gayrıdır. “Zeyd alimdir” dediğimizde, alim kelimesinden anlaşılan ilim sıfatı, sahibinden ayrılmadığı için, ne kendisi ne de gayridir. İhtilafın yeri burası..
İmam Eş’ari’ye göre; hakiki sıfata delalet eden isim, zatıyla kaim olduğundan, zatından hiç ayrılmıyorsa, ilim ve kudret sıfatları gibi zati sıfatlar, zatın ne gayri ne de aynıdır. Zatla kaim olan sıfata gelince, eğer zat aynı sıfatın zıddıyla vasıflanıyorsa, bu zati sıfat değil fiili sıfattır. Dolayısıyla bu gibi sıfatlar mesela ihda ve idlal, var etme ve yok etme, tahmet ve kahır, zattan başkasıdır. Çünkü bu zati sıfatın kendisi değil, İmam’a göre, zati sıfatının eseridir. Eser ise müessirden başkasıdır.
Maturidilere göre, fiili sıfatlarda Zati sıfatlar gibi kadimdir. Çünkü Allah hakkında var etme ve yok etme sıfatı ihtiyaridir, mecburi değil. Mecburi olmadığı için, fiili sıfatını icra etmemesi dahi icra etmek gibidir. Kainat olmadan evvel rızklananı yaratıp rızk vermesi sıfatı ihtiyari olduğu için, rızk vermek ve kısmak O’nun hakkında ne aynıdır ne gayrıdır. Ama kuldan ayrılabilen sıfat ise İmam’ın buyurduğu gibidir.
2-Allah’ın isimlerinin tenzihi vacibdir. İmam Eş’ari’nin dediği gibi; isimden maksad sıfat olup, sıfat da: 
a-Sahibine delalet etmeyen sıfat veya isim, ki bu sahibinden başkasıdır;

b-İsim ve sıfattan sahibinin zatı kasdedilen, ki bu sahibinin kendisidir.
c-Sahibinin ne kendisi ne gayrisi olsun, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarının ittifakla tenzihi, Zat’ı gibi vacibdir. [11/s.51-52]