HADİS:36_Rıza-i Bâri
سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدّاً
"...Çok esirgeyici Allah kendilerine gönüllerde bir sevgiyi verecektir." ayet-i kerîmesinde ve
اِنَّ اللّٰهَ اِذَا اَحَبَّ عَبْدًا دَعَا جِبْرِيلَ فَقَالَ اِنِّى اُحِبُّ فُلاَنًا فَاَحِبَّهُ قَالَ فَيُحِبُّهُ جِبْرِيلُ ثُمَّ يُنَادِى فِى السَّمَاءِ فَيَقُولُ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ فُلاَنًا فَاَحِبُّوهُ فَيُحِبُّهُ اَهْلُ السَّمَاءِ ثُمَّ يُوضَعُ لَهُ القَبُولُ فِى الاَرْضِ فَذَالِكَ قَوْلُ اللّٰهِ {اِنَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمُ الرَّحْمٰنُ وُدّاً} وَاِذَا اَبْغَضَ عَبْدًا دَعَا جِبْرِيلَ فَيَقُولُ اِنِّى اُبْغِضُ فُلاَنًا فَاَبْغِضْهُ قَالَ فَيُبْغِضُهُ جِبْرِيلُ ثُمَّ يُنَادِى فِى اَهْلِ السَّمَاءِ اِنَّ اللّٰهَ يُبْغِضُ فُلاَنًا فَاَبْغِضُوهُ قَالَ فَيُبْغِضُونَهُ ثُمَّ تُوضَعُ لَهُ البَغْضَاءُ فِى الاَرْضِ
“Allah bir kulu sevdiği vakit Cibrîl'i çağırır; ona der ki: “Gerçekte Ben filanı seviyorum, sen de onu sev.”
Bunun üzerinde Cibril onu sever. Sonra Cibril gök ehline nidâ eder ve şöyle der: “Gerçekte Allah filanı sever, siz de onu sevin.” Akabinde gök ehli de onu severler.
Sonra yere = kalblere o sevilen kimse için hoşnudluk yani sevgi konur. İşte bu da: {Gerçekte iman edip salih amel işleyen kimseler için Rahman olan Allah sevgiyi yaratır.} buyrulan ayet-i kerîmenin manasıdır.
Allah bir kuluna ğazab ettiği zamanda da Cibrîl'e nidâ ederek der ki: “Gerçekte Ben filandan buğzederim, sen de ondan buğzet.” Bunun üzerinde Cibril ondan buğzeder.
Sonra semâ ehline nidâ eder, der ki: “Allah filandan buğzeder, siz de ondan buğzedin.” Onlar da ondan buğzederler. Sonra ondan nefret ve sakınmak yere konur.”
hadîs-i şerîfinde buyrulduğu üzere Mü'min ve Müslim, sevinç içerisinde zikir ve ibadette sebat etmekle Rabb'inin rızasını kazandığı andan itibaren Allah Teâlâ sevilmesini yer yüzüne indirir; melekten insana varıncaya kadar her canlının kalbine yerleştirir; artık ister istemez canlılar, sevilmesi yere inen Mü'min Müslim Muhsin kimseyi severler; insî cinnî şeytanlar, heybetine kapılıp ondan korkarlar.