Doğan her insan, ihtiyacını bilip hissettiği, her nimeti annesinden görüp inandığı için, açlık ihtiyacının, temizlenme ihtiyacının ortaya çıkması anında ağlayışıyla annesinin lütuf ve şefkatini tahrik eder, süt ister; türlü kirlerin ızdırabını hisseder, çırpınır, temizliği ister, annesine yalvarır.
Allah Teala’nın Rabb olmaklığına inanan Müslüman bir insan da, icad yani var etmek, imdad yani yeşertmek, yaşatmak nimetlerinin Allah Teala’dan olduğunu bilir, görürcesine,
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اَنْتُمُ الْفُقَـرَٓاءُ اِلَى اللّٰهِۚ وَاللّٰهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَم۪يدُ “Ey insanlar, sizler Allah’a muhtaçsınız. Allah ise Kendisi size muhtaç değildir; her şeyden müstağnidir = ihtiyacı olmayandır. Her üstün vasıfla güzel övğüye layıktır.” (Fatır Suresi ayet 15) diye hükmüne inanır.
Teslim, ihlas ve sevgi üzere inandığı için herhangi bir belanın acısını hissettiği, herhangi bir zülme uğratıldığı, bedeni yahud ruhi herhangi bir ihtiyacını gidermek istediği anlarında Rabb’ine yalvarır; işte bu yalvarışa dua ismi verilmektedir.
Müslüman insan kendisini heva ve hevesinin yahud kendisi gibi bir mahlukun gözetimi altında bulunduran ğafil dilenci gibi değil; bilakis Müslüman insan, şu kainatı yaratan Rabb-ul- alemin’i tanır, kendini O’nun kontrolü altında bulundurur, çalışır, dilenir, avlar; Rabb'inin emriyle sebeplerden ele geçirdiği nimetlerden faidelenir, ğayrini faidelendirir; faidelendirdiği yahud harcadığı şeyler, dünyada da, ahirette de kendisine fayda verir.
Bu itibarla iç hissini dinleyen bizzat yahud bilvasıta peygamberlerin Allah Teala’dan yetirdiği dini hükümleri dinleyip kabul eden hassas şuurlu Müslüman insan,
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun, emirlerini yapın, yasaklarından korunun. Ve her nefs ölümden sonra yarın için önde ne gibi şeyleri gönderdiğine yahud geriye ne gibi şeyleri bıraktığına iyiden iyiye baksın. Allah'tan korkun, emirlerini yapın yasaklarından korunun. Hiç şüphesiz Allah yapmış olduğunuz amelden = işinizden haberdardır.” (El-Haşr Suresi ayet 18) buyurulduğu üzere, içindeki hissini dinleyip haberdar olması sebebiyle Rabb'inin Rububiyeti’ne inanır, teslim, ihlas ve sevgi üzere emellerini Rabb’ine bağlar, potin bağının bağlanmasına varıncaya kadar bütün ihtiyaçlarını O’na arz eder, amaçlarına ulaşması için yalvarır.
Peygamberi’nin tarifine uyar: Ahiret alemini göz önüne getirir; kendini Rabb'inin kontrolü = gözettiğini altında bulundurur: Ğaflete düşmeksizin daimi bir surette Rabb’inden korkar; yasaklarından sakınır, emirlerini yerine getirir; kaydığı yerlerde tevbe eder, dua ve yalvarışla Rabb’ine sığınır. Bu noktadan hareketle çalışır, avlar, kazanır; kazandığından bir taraftan kendisini ve iyalini, diğer taraftan ğayrini faidelendirmesi ve bütün bunlara muvaffak olması için Rabb’ine yalvarır.
Rabb’iyle beraber olmaklık itibarıyla hassas şuurlu bir insan, hayali konuşmaları ve hareketi durdurduğu bir anda iç içe girerek düşünür:
Düşünmesi sebebiyle her şeyden önce Rabb’inin Varlığı’nı hisseder =haberdar olur.
Haddini bilir yani zilletini, acizliğini, Rabb’ine muhtaç olmaklığını, fakirliğini hisseder.
Bizzat yahud bilvasıta peygamberden Rabb’inin isimlerini öğrenmesini hisseder, ister; Rabb’ini isim ve sıfatlarıyla tanımasını hisseder, arzular: “Kesin kararla Rabb’im vardır.” hüküm ve kanaatine varır.
İnsanın ruhunun, zihninin, kalbinin derin merkezlerinde yerleşen: “Kesin kararla Rabb’im vardır” hükmünü, kanaatini hissetmesi, refleksi oynatıp kalbi harekete geçirir, yani “yekin’i =şüpheden ari sade imanı, diğer ifadeyle “vicdani” ve “şuhudi” berrak imanı ve Rububiyeti’nin izzetiyle Rabb’inin, dilenci kulunun acizliğini gidereceği, ihtiyaçlarını göreceği inancını, inanan Muvahhid kalbine yerleştirir.
Artık Tevhid ve inanç hisleri, istek ve arzuları, inanan kulu, Rabb’inin emrine uygun hayat levazımlarını temin etmeye çalışma hareketine, idrak yani sezme hareketine, temin etmek esnasında helal kazanma hareketine ve kazanılan nimetleri yine Rabb’inin emrine uygun amaçlara harcama hareketine iteler.
Güzel amaç ve güzel hareketlere muvaffak olunması isteği de, sığınışa, dua yani yalvarışa sevkeder.(21/S.8-9)