بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Hadîs-i şerîf_ şair Lebîd

Ehli Tevhîdîn hepsi, El-Kasas sûresinin
"...Kendisi'nden başka (olabilecek) ilah yoktur. O'nun vechinden başka her şey helaktedir. Hüküm O'nundur. Ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." mealindeki 88. ayetini ve Er-Rahmân sûresinin
"Yer yüzünde her şey fânîdir. İkram ve Celal sahibi Rabb'inin vechi bâkî kalacaktır." mealindeki 26-27 ayetini ve
"Sözün en doğrusu, şair Lebîd'in söylemiş olduğu: "Dikkat, Allah'tan başka her şey zeval halinde, helaktedir." sözüdür." mealindeki hadîs-i şerîfi delil göstermektedirler.
Burada bir kaç noktayı bilelim. Ayet-i kerîmenin tefsirinde ve hadîs-i şerîfin şerhinde ulemânın vârid olan hükümleri özet olarak şöyledir:
1-"Kulli" kelimesi, nekreye izafe edilirse, cüzlerinin umumluğunu değil, ferdlerinin umumluğunu ifade eder. Ma'rife bir isme izafe edilirse, umum cüzlerinin kasdedilmesini gerektirir. Mesela "Nekre olan narın hepsi yenmiştir." kelimesiyle "Ma'rife olan narın..." arasında fark vardır. İkincide, narın cüzlerinin hepsinin yenmesini; birincisinde ferdlerinin hepsinin yenmesini gerektirmektedir. Bu takdirde ikinci ibare sahih değil, birinci ibare sahihtir. Gerek birinci ayet-i kerîmede ve gerekse hadîs-i şerîfte "Kulli" kelimesi, ma'rife olan "eşşey'i" e değil, nekre olan "şey'i" kelimesine izafe edilmiştir. Binaenaleyh ahirete müteveccih olan da fânî değildir. Bu takdirde ayet-i kerîmenin meal-i kerîmi şöyle olur: "...Kendisi'nden başka (olabilecek) ilah yoktur. O'nun Zât-ı Şerîfi'nin cihetine müteveccih olandan başka her şey helaktedir. Hüküm O'nundur. Ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz." Böylece ikinci ayet de: "Her şey fânîdir; O'nun Zât-ı Şerîfi ve Zât-ı Şerîfi'ne müteveccih olan cihet bâkîdir." demek olur.
2-"Halikun" kelimesi "zeval bulacaktır", "halihazırda zevaldedir", "menfaatsiz hale gelecektir", "eczalar dağılacaktır" manalarının hepsini kuşatıyor.
3-Aslında "vech" kelimesi "yed" gibi müteşâbih sıfatlardandır. Fakat bununla beraber "vech" "zat" manasında yahud "cihet" manasında yahud "kasdedilen" manasında olabilir.
4- "vechemü" 'nun zamirinin ise, Allah'ın Zât-ı Şerîfi'ne râci' olması mümkün olduğu gibi, "şeyin" kelimesine de rücûu mümkündür.
Kelamcı ve sofîlerin kavgalarının sebebi, bu dört noktadan başlamıştır.
 
İşte bu itibarla Kâdı Beydâvî El-Kasas sûresinin son ayetini: <> demekle tefsîr etmiştir. Demek istiyor ki ayet-i kerîmedeki "vech" kelimesi, ya "kasd" manasındadır. Binaenaleyh Allah Azze ve Celle'ye yönelen ve niyet edilenden başka her şey fânîdir, zevaldedir. Nitekim muhaşşî Saîd Çelebi böyle demektedir. Yahud "vech" kelimesi cihet manasında olup, hakk Teâlâ'ya nisbet edilen taraftan başka, ins, cin ve kazandıkları her amel faydasızdır demek olur. Nitekim muhaşşî Şihâb'ın ibaresinden de bu anlaşılmaktadır. Yahud "vech", "zat" manasında olup, Allah Azze ve Celle'nin bâkî olan Zât-ı Şerîfi'nden başkası zevaldedir, yokluktadır ve faydasız halindedir demek olur.
Kelamcılar, Vâcib-ul-Vücûd ve mümkün-ül-vücud, diğer ifadeyle, hakîkî ve mecâzî olmak üzere iki mevcûdun varlığına hükmettikleri için, her iki daireye bakarak "halikun" kelimesinin, "fenâ ve zevâle kabiliyetli" manasında olduğunu söylediler. Bu takdirde "O'nun Zât'ından başka her şey zeval bulacaktır." yahud "Cennet ehliyle cehennem ehliyle ve O'nun rızasına yönelen cihet müstesna, her şey zeval bulacaktır." diye mana ettiler.
Ehli tahkîk, yani Vahdet-ul-Vücûd meşrebinde olan sofiler dediler ki: "kulli şeyin halikun" cümlesi, isim cümlesidir. Özellikle "halikun" lafzı, ismi fâildir. İsmi fâilin istikbale hamlolunması, mecâzî manadır. Binaenaleyh, "İlerde yok olacak" değil "Allah Teâlâ'nın Zât'ı Şerîfi'nden başka her şey hali hazırda dahi ve ilelebed yokluktadır." Mâsivâ, yokluk veya varlık vasfına müstehaktır. Onun bu isthkâkı, varlığının hâricinden, yani Vâcib-ul-Vücûd tarafından kendisine iğreti ve âriye edilmişliğini gösterir. Nitekim bir fakirin, zenginden âriye ve iğreti aldığı bir libas, fakiri fakirlikten çıkarmadığı gibi, mâsivâ da "izafî vücud vasfını kazanmak" sebebinden, var sayılmaz; ve bu itibarla da ona yok denilir. [20/s..]