Tekvîn
Tekvîn ezelî sıfatı = var etmesi, yok etmesi, rızk vermesi, kısması, fakir kılması, zengin kılması, aziz kılması, zelil kılması gibi kadâ'sı ve hükmüdür. Kainat ise, makzîdir, kaza değildir.
Fâille mef'ûl ayrı olduğu gibi, kaza ile makzî de birbirinden ayrıdır. Buna benzer misal, vuranla vurulan arasındaki münasebet olan darb yani vuruştur. Mesela mef'ûl olarak ضَرْبًا = darben = vuruş, mef'ûl-ü mutlak olduğuna göre, vurana; hayır, بِالعَصَا = “bastonla darbe aldı” gibi mef'ûl, mef'ûlün bih = bir şeyle kayıdlı mef'ûl ise, madrûba = dövülmüş kimseye vasıf olur ve kendisine nisbet edilir, yani mukayyed mef'ûl olarak nisbet edilir.
Böylece hâkim ile, menfî – müsbet hakkında hüküm edilen mahkumun arasındaki münasebet olan mef'ûlü = hükmü, mef'ûl-ü mutlak ise, kayıdsız şartsız hüküm yapması demek olup, mesela ceza vermesi yahud cezayı kaldırması işi, hâkime; mef'ûlü = hükmü, “hüküm giydi” gibi kayıdlı mef'ûl ise, mahkuma isnad edilir ve mahkuma sıfat olur. Nitekim örfen de böyledir.
Allah Teâlâ'nın kadâ' manasında mutlak mef'ûlü = hükmü olan tekvîn sıfatı, îcad etmesi = var etmesi, imdad etmesi= sebebleri yardıma göndermesi, idam etmesi = sebeblerini kesmesidir. Ve bu ezelîdir.
Sadece, var edişini murad ettiği mutlak mef'ûlüne iradesini = dileğini bağlamasıyla, mef'ûl olan şey, mesela atom, zerre, kürre, iradenin, o şeyin yapılışını bağladığı anda yahud tayin ettiği anda var olur. Var olan «makdiyyun aleyh»ten ibaret mukayyed mef'ûlü = masnûu, var olacağının sıfatıdır, ona nisbet edilir; ve bu hâdistir.
İş böyle olunca, ittifakla gerek sanatçıyı ve gerekse sanatçının sanat fiilini, masnûu = yaptığı şeyi, vasıtalı vasıtasız Allah Teâlâ yaratır. İnsanı da, insanın yapageldiği şeyleri de yine Allah Teâlâ var eder. [27/s.250-251]