بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİS:21_Emirlik

10-Tevhîde inanılması, şirk ve müşrikin bırakılmasını gerektirir.

Zira اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ “...Hiç şübhesiz şirk elbette büyük bir zulümdür.” buyrulan ayet-i kerîmede şirkin, zulmün en büyüğü olduğu bildirilmektedir.

            اِنَّهُ مَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَقَدْ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ الجَنَّةَ وَمَاْوَاهُ النَّارُ وَمَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ اَنْصَارٍ

“...Gerçek şu ki kim sözüyle yahud hareketiyle Allah'a eş koşarsa, hiç şüb­hesiz Allah kendisine cenneti haram kılmıştır ve onun varacağı son yeri ateştir. Ve zalimlere aslâ yardımcılar yoktur.”
diye buyrulan ayet-i kerî­menin hükmünce celî = aşikâr, hafî = gizli olsun, Allah Teâlâ'ya eş koşan kimse cennete girmeyecektir.
             Aynı zamanda şirk ve Tevhîd, birbirine zıd olması sebebiyle şirk ve müşrikin bırakılması, imanın şartı sayılmıştır;            

11-Tevhîde inanılması, adaletle hükmedilme­sini ve zulmün bırakılmasını gerektirir.
            
Adaletle zulüm birbirine zıddır.
Zira ADALET: Muvahhidin Tevhîdi, Mü'minin imanı, Muhlisin ihlasıdır.
            
Zulüm ise: Müşrikin şirki, kafirin küfrü, müna­fıkın nifakı, âsînin ma'siyetidir.
            
Tevhîdin birçok dereceleri olduğu gibi, zulmün de birçok dereceleri vardır.
            
Demirciler körükten kızışmış demirlerini çıkarıp örs üzerine koyarak dövdükleri zaman, dövülen kızışmış demirden fışkıran ateş kıvılcımları, değdiği şeyleri yaktığı gibi; İlahî ğazab ve değmesiyle ateş, zalimi ve zulmü hoş görenleri yahud neme lazım diye zulme seyirci kalanları yakar. Bundan böyle Allah Teâlâ:

وَلاَ تَرْكَنُوا اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ اَوْلِيَاءَ ثُمَّ لاَ تُنْصَرُونَ

Boyun eğmek, sevgi ve samimiyetle, şirk, fısk ve ma'siyetle “Zulmeden kimselere kalben dahi meyletmeyiniz; bu se­beble ateş size değmesin. Zaten Allah'tan başka sizin yardımcı dostunuz yoktur; sonra yardım­lanamazsınız.” diye buyurmasıyla zalime yani müşrike, kafire, münafıka, âsiye, caniye kalben dahi meyletmeyi yasaklamıştır. Zira dünyada bunların zulmü, kıyamette kapkara dumanlı ateşe dönüşecektir.

             مَا مِنْ اَمِيرِ عَشَرَةٍ اِلاَّ يُؤْتَى بِهِ مَغْلُولاً يَوْمَ القِيَامَةِ حَتَّى يَفُكَّهُ العَدْلُ اَوْ يُوبِقَهُ الجَوْرُ

H.21: “On kişiye emîrlik yapan hiçbir kimse yoktur ki, adaleti bağını çözünceye kadar yahud zulmü onu helak edinceye kadar kıyamet gününde pranga gibisiyle bağlı olarak getirilmemiş olsun.”

diye hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere sonuç olarak âdilin adaleti, kendisine ve yardımcılarına dünyada iç huzur, ahi­rette kurtarıcı; zalimin zulmü, kendisine ve yar­dımcılarına dünyada huzursuzluk, ahirette de ateşten kelepçe olacaktır.