Er-Rûm 30
Ruh, kendisinin ve nefsin nereden geldiklerini, nereye gideceklerini de bilir, Allah'ı da bilir, cenneti ve cehennemi de bilir.
İşte fıtrî kabiliyet dediğimiz ruhun bu bilgisidir. Ruh, nefse esir olduğundan dolayı, fıtrî kabiliyetinden uzaklaşmış bulunmaktadır. Fakat fırsat buldukça, nefse esir de olsa, yine bildiklerini bildirir ve nefsi a'lâ-i illiyîne cezbetmek ister.
Amma insan dünya hayatının endişesine ve şöhret, şehvet, riyaset ve servet peşine düştüğü için, bu fıtrî kabiliyetinden gafil kalmaktadır. Nitekim ayet-i kerîmede bu mana şöyle tasrih olunmaktadır:
" O halde ( Habibim) Sen bir muvahhid olarak yüzünü dîne, Allah'ın o fıtratına tam çevir. Zira O, insanı bu ( fıtratı ) nun üzerine yaratmıştır.Allah'ın yaratması başka bir şeyle değişmez. Ve bu ( doğuşta mevcut fıtrat ) dimdik bir din ( kanun ve nizam ) dir, fakat insanların çoğu bunu sezmemektedirler." ( Er-Rûm 30 ) buyrulmuştur.
İnsanın fıtrî bilgisi Allah'ı bir bilir, ebediliğini sezip idrak eder. Amma nefs, ruhu bu bilgisinden uzaklaştırmaktadır.
"Dimdik, doğuşta mevcud, bu tertemiz duygu ve histen ibaret fıtrat; hanîf bir dindir." diye başka bir ayette de tasrih buyrulmuştur. [7/s..]