HADİS_12
PEYGAMBER'İN ASHABINA İLK ÖĞRETTİĞİ HADİSLER
اَلمُؤْمِنُ مَنْ اَمِنَهُ النَّاسُ عَلَى دِمَائِهِمْ وَاَمْوَالِهِمْ
H.1: "Gerçek Mü'min, kanları ve malları üzerinde halkın kendisine güvendiği kimsedir"
...................................................................
اَلاِيمَانُ مَعْرِفَةٌ بِالقَلْبِ وَاِقْرَارٌ بِاللِّسَانِ وَعَمَلٌ بِالاَرْكَانِ
H.2: "İman, kalble bilmek = hak ve gerçektir diye hükmetmek, dille ikrar etmek, dini esaslarla amel etmektir"
...............................................................
مَا مِنْ اَحَدٍ يَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ صِدْقًا مِنْ قَلْبِهِ اِلاَّ حَرَّمَهُ اللّٰهُ عَلَى النَّارِ
H.3: “Kalbinde doğruluğuna hüküm ettiği halde Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd olmadığına
ve Muhammed'in de Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet eden hiçbir kimse yoktur ki,
Allah da onu ateşe haram etmemiş = ondan ateşi uzaklaştırmamış olsun.”
...............................................................
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem :
سَلُونِى سَلُونِى “Benden sorun, Benden sorun.” diye buyurunca ashab, heybetine kapıldılar, bütün dikkatlerini kendisine verdiler.
O anda üzerinde yorgunluk, ter gibi sefer eseri bulunmayan, simsiyah saçlı, bembeyaz elbiseli bir genç, gelişiyle ashabın dikkatlerini kendine çekti,
Genç duraklayınca, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem gence = Cibrîl'e üç kere:
اُدْنُ “Yanaş.” diye işaret etti. Genç, bedevî gibi çalımlı çalımlı Rasûlullah'ın yanına varıp diz çöktü, dizlerini Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in dizlerine dayadı; sonra:
“Ya Muhammed! Bana imandan haber ver.” dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, ashabın öğrenmesi için imanı, oluşturan cüzleriyle tarif ederek:
اَلاِيْمَانُ اَنْ تُؤْمِنَ بِاللّٰهِ وَمَلاَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَاليَوْمِ
الاٰخِرِ وَتُؤْمِنَ بِالقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ
“Tanıttığım İman,
(1) Allah'a,
(2) meleklerine,
(3) kitablarına,
(4) rasullerine,
(5) ahiret gününe,
(6) bir de kaderin hayrına ve şerrine inanmandır.” diye buyurdu.
Genç:“Doğru söyledin. Bana tanıttığın İslamdan haber ver.” dedi. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ashabın öğrenmesi için İslamı, oluşturan cüzleriyle tarif ederek:
اَلاِسْلاَمُ اَنْ تَشْهَدَ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ
وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ وَتَحُجَّ البَيْتَ اِنِ اسْتَطَعْتَ اِلَيْهِ
سَبِيلاً
"Tanıttığım islam,
(1)Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet etmendir.
(2)İhlas üzere ta'dîl-i erkanla Peygamber'in tarifine uygun namazı yerli yerinde kılmandır.
(3)Zekatı vermendir = malından belli bir cüz'ü belli şahısların mülküne geçirmendir.
(4)Ramazan orucunu tutmandır.
(5)Ona yol bulsan, Beyt-i Muazzama'yı haccetmendir.” diye buyurdu.
Genç: “Doğru söyledin. Bana tanıttığın ihsan = bütün özelliğiyle iyilikten haber ver.” dedi. Rasûlullah:
اَلاِحْسَانُ اَنْ تَعْبُدَ اللّٰهَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ فَاِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَاِنَّهُ يَرَاكَ
“Tanıttığım ihsan = bütün özelliğiyle iyilik: Kendisi'ni görürcesine Allah'a ibadet etmendir. Sen her ne kadar O'nu görmesen de, hiç şübhesiz O seni görmektedir.” buyurdu.
Genç = Cibrîl: “Öyle ise bana kıyametin kopacağı zamandan haber ver.” dedi. Rasûlullah:
مَا المَسْؤُولُ عَنْهَا بِاَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ
“Kıyametin ne zaman vukû' bulacağından sorulan, sorandan daha bilgin değildir.” diye buyurdu.
Genç: “Öyle ise bana alâmetlerinden haber ver.” dedi. Rasûlullah:
اَنْ تَلِدَ الاَمَةُ رَبّتَهَا وَاَنْ تَرَى الحُفَاةَ العُرَاةَ العَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ
يَتَطَاوَلُونَ فِى البُنْيَانِ
“Köle cariyenin, efendisi kadını doğurmasıdır. Bir de yalın ayak, çıplak, fakir koyun çobanlarının, yaptıkları binaları uzatmakta yarış yaptıklarını görmendir.” diye buyurdu.
Sonra soru soran genç kalkıp gitti.
Biraz sonra Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
يَا عُمَرُ اَتَدْرِى مَنِ السَّائِلُ
“Ey Ömer! Soru soranın kim olduğunu bildin mi?” diye sordu.
Hazreti Ömer: “Allah ve O'nun Rasûlü daha iyi bilendir.” deyince, Rasûlullah:
فاِنَّهُ جِبْرِيلُ اَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ اَمْرَ دِينِكُمْ
“Gerçekte o Cibrîl'di. Size geldi; Dînî işlerinizi size öğretti.” diye buyurdu.
...................................................................
İmam Ahmed'in tahric ettiği Ebû Hureyre'den gelen bir hadîs-i şerîfte de buyurduğu:
اَلاَنْبِيَاءُ اِخْوَةٌ مِنْ عَلاَةٍ وَاُمَّهَاتُهُمْ شَتَّى وَدِينُهُمْ وَاحِدٌ
H.5: “...Bütün peygamberler baba bir kardeşlerdir; anneleri şeriatin füruattaki hükümleri muhteliftir; ve dinleri de birdir...”
...................................................................
Hâkim'in tahric ettiği, Meyseret-ul-Fahr adlı sahabenin sahih hadîsinde Meysere radıyallahu anhu diyor ki:
Ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'den: “Ne zamandan beri Nebîsin?” diye sordum; bana:
كُنْتُ نَبِيّاً وَاٰدَمُ بَيْنَ المَاءِ وَالطِّينِ
H.6: Âdem henüz su ile toprak arasında iken Ben nebî idim.” buyurdu.
....................................................................
اَلمُؤْمِنُونَ فِى الدُّنْيَا عَلَى ثَلاَثَةِ اَجْزَاءَ الَّذِينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ
وَرسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ اللّٰهِ وَالَّذِى يَاْمَنُهُ النَّاسُ عَلَى اَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ثُمَّ الَّذِى اِذَا اَشْرَفَ عَلَى طَمَعٍ تَرَكَهُ لِلّٰهِ عَزَّ وَجَلَّ
H.7: “Dünyada imanla, Allah ve Rasûlü'nün sevgisiyle kalbi süzülen güvenilir Mü'minler üç sınıf üzerindedirler:
(a)Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne iman ettikten sonra aslâ şübheye sapmayan, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerdir.
(b)İnsanların, malları ve nefsleri üzerinde kendisine güven bağladıkları kimsedir.
(c)Sonra nefsinin etkilenip göz dikerek şiddetle arzuladığı şeyleri Allah'ın korkusundan bırakan kimsedir.”
..............................................................................................
Muâviye bin Hayda'nın dedesi Muâviye radıyallâhu Teâlâ anhu Peygamber'e gelerek:
“Ya Rasûlallah, Rabb'imiz neyle Seni seçip bize göndermiştir?” Rasûlullah:
بِدِينِ الاِسْلاَمِ
H.8: “Şirk, nifak, riyâ ve inkarın karışımından hâlis İslam Dîniyle Beni seçip gönderdi.”
Muâviye: “Allah Teâlâ'nın Cânibi'nden bize getirdiğin her türlü karışımdan hâlis İslam Dîninin şer'î hükümleri nelerdir?” diye sorunca Rasûlullah'ın:
اَنْ تَقُولَ اَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلّٰهِ وَتَخَلَّيْتُ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَكُلُّ مُسْلِمٍ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ مُحَرَّمٌ اَخَوَانِ نَصِيرَانِ لاَ يَقْبَلُ اللّٰهُ مِمَّنْ اَشْرَكَ بَعْدَ مَا اَسْلَمَ عَمَلاً حَتَّى يُفَارِقَ المُشْرِكِينَ
H.9: a-“Her türlü şirk ve şeriklerden boşalmış olduğum halde bütünümle Allah'a teslim oldum, dersin = inanırsın.
b-İhlas üzere ta'dîl-i erkanla beş vakit namazı dosdoğru kılarsın.
c-Zekatı müstehaklarına verirsin.
d-Her Müslümanın hürmeti her Müslümana vacibdir = gerekmektedir: Birbirine yardımcı iki kardeşlerdir.
e-Müslüman olduktan sonra müşriklerden tamamen ayrılıncaya kadar Allah'ın hiçbir ameli kabul etmeyeceğini bilmendir...”
.......................................................................
قَال اللّٰهُ عَزَّ وَجَلَّ اِنَّنِى اَنَا اللّٰهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اَنَا فَاعْبُدُونِى مَنْ
جَائَنِى مِنْكُمْ بِشَهَادَةِ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ بِالاِخْلاَصِ دَخَلَ فِى حِصْنِى وَمَنْ دَخَلَ فِى حِصْنِى اَمِنَ مِنْ عَذَابِى
H.10: “Allah Azze ve Celle şöyle buyurdu: Gerçekte Ben Benim: İsmim Allah'tır:
Ben'den başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd = tapınılan yoktur.
Ben'i Birleyip İsim ve Sıfatım'la tanıyın, ihlas üzere Ban'a ibadet edin:
Yukarıdaki dört şartın itibarıyla Sizden kim, sadakat ve ihlasla “Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd = tapınılan yoktur.” demek şehadetiyle Ban'a gelirse, Ben'im kal'ama girmiştir;
kim de kal'ama girmiş olursa, ebedî azabımdan emin olur.”
..........................................................
مَنْ شَهِدَ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ النَّارَ
H.11: “Kim, gerçekte azabından korkulan, Zâtı’yla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan Allah'tan başka hiçbir ilah = hakîkî ma'bûd ve mahbûb olmadığına ve hakîkaten Muhammed'in de Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet ederse, Allah kendisine ateşi haram kılar.”
...................................................................................
يَا عَدِىَّ بْنَ حَاتَمٍ اَسْلِمْ تَسْلَمْ
H.12: “Ey Hâtem oğlu Adî! ihlas üzere teslim ol; selamet bulursun = ebedî olarak ateşte yanmaktan kurtulursun.”
buyurduğunda Adî bin Hâtem:
“İslam nedir?” diye sorunca, Rasûlullah'ın:
تَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنِّى رَسُولُ اللّٰهِ وَتُؤْمِنُ بِالاَقْدَارِ كُلِّهَا خَيْرِهَا وَشَرِّهَا حُلْوِهَا وَمُرِّهَا
“Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd olmadığına ve gerçekte Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet edersin; kaderlere: Hayr olsun şer olsun, tatlı olsun acı olsun, hepsinin Allah'ın hükmüyle olduğuna inanırsın.”
..................................................................................................
اَلصَّلاَةُ عِمَادُ الدِّينِ» فَمَنْ اَقَامَهَا فَقَدْ اَقَامَ الدِّينَ وَمَنْ تَرَكَهَا فَقَدْ هَدَمَ الدِّينَ
H.13: “Namaz Dînin direğidir.” “Kim onu dimdik tutarsa, gerçekte o Dînini ayakta dimdik tutmuştur. Kim onu terk ederse, gerçekte o Dînini yıkmış demektir.”
...............................................................................................
اَلزَّكَاةُ قَنْطَرَةُ الاِسْلاَمِ
H.14: “Zekat, İslam binasını taşıyan kemerdir = köprüdür.”
diye hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere Tevhîde inanılması, farz oluşuna içtenlikle inanarak zekatın müstehaklarına verilmesini gerektirir.
...................................................................................................
اَلصَّوْمُ جُنَّةٌ مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ
H.15: “Oruç, Allah'ın azabından koruyan kalkan ve siperdir.”
diye hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere, farz oluşuna içtenlikle inanarak ramazan orucunun tutulmasını gerektirir.
....................................................................................................
وَلِلّٰهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ البَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ اِلَيْهِ سَبِيلاً H.16: “...Beyt-i Muazzama'yı tavaf etmek, ona yol = güç bulan insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır...” buyrulduğu üzere Tevhîde inanılması, güç bulanın hac farizasını yerine getirmesini gerektirir........................................................................................................ اِنْتَدَبَ اللّٰهُ لِمَنْ خَرَجَ فِى سَبِيلِهِ لاَ يُخْرِجُهُ اِلاَّ اِيمَانٌ بِى وَتَصْدِيقٌ بِرُسُلِى اَنْ اُرْجِعَهُ بِمَا نَالَ مِنْ اَجْرٍ اَوْ غَنِيمَةٍ اَوْ اُدْخِلَهُ الجَنَّةَ
(H.17:)“İçtenlikle Kendisi'ne iman etmekten ve rasullerini doğrulamaktan başka amaçla evinden çıkmayan kimselere, Allah ya sevab ve ğanîmetle evlerine dönmelerini yahud da cennete girme yollarını kolaylaştırmıştır.”
....................................................................................................... يَدُ اللّٰهِ عَلَى الجَمَاعَةِ وَمَنْ شَذَّ شَذَّ فِى النَّارِ
H.18: “Korumakta Allah Teâlâ'nın yardım ve rahmeti cemaat üzerindedir; kim cemaatten tekleşip ayrılırsa, ateşe kaymıştır demektir.”
.....................................................................................................
اِذَا رَاَيْتُمُ الرَّجُلَ يَتَعَاهَدُ المَسْجِدَ فَاشْهَدُوا لَهُ بِالاِيمَانِ فَاِنَّ اللّٰهَ تَعَالىَ يَقُولُ {اِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللّٰهِ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَاليَوْمِ الاٰخِرِ وَاَقَامَ الصَّلاَةَ واٰتَى الزَّكَاةَ}
H.19: “Cemaatle namaz kılmak için adamın mescide gidip gelmeyi âdet edindiğini gördüğünüz zaman, onun imanına siz şahid olunuz.
Zira Allah Teâlâ kitabında şöyle buyurur: {Allah'ın mescidlerini ancak Allah'a, ahiret gününe iman eden, ihlas üzere beş vakit namazı ta'dîl-i erkanla kılan ve zekatı müstehaklarına veren kimseler tamir eder...}”
..........................................................................................................
اَلسَّمْعُ وَالطَّاعَةُ عَلَى المَرْءِ المُسْلِمِ فِيمَا اَحَبَّ وَكَرِهَ مَا لَمْ يُؤْمَرْ بِمَعْصِيَةٍ فَاِذَا اُمِرَ بِمَعْصِيَةٍ فَلاَ سَمْعَ وَلاَ طَاعَةَ
H.20: “Ma'siyetle emrolunmadığı müddetçe, istediği yerlerde de istemediği yerlerde de kabulle dinlemek ve boyun eğmek, Müslüman kişi üzerine farzdır. Ma'siyetle emrolunduğu zaman, dinlemek ve boyun eğmek yoktur.” diye buyrulmaktadır.