بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

NLP

Sinir dili programı, ruh/duygu, zihin geliştirme teknikleri ve nefis terbiyesi olan NLP’yi sahanın uzmanları şöyle tarif ediyor: Eşya ve olayların künhüne/özüne vakıf olma ve derûnuna/içine nüfuz edebilme mahâreti. Kişinin duygularını anlayabilme, tekâmül ettirebilme; başkalarının duygularını izleyebilme; bunlar arasında ayırım yapabilme; elde edilen bilgiyi düşünce ve davranışlara yansıtıp kullanabilme becerisidir. Başarı veya başarısızlığa giden yolları tahlil/analiz ederek çözmeye yarayan bir teknik; aşk ve şevkle motive olma, düşünce ve inanç/imân/rûh gücünü yönlendirme melekesini kazanmanın yabancı bir dilde ifâdesi de denebilir.

Bir diğer tâbirle, nefis terbiyesi, nefis muhasebesi, murakebesi ve kontrolüdür.

“Biri düşünen, akılcı, zihnî zekâ (IQ), diğeri duygusal zekâ (EQ) akıl, kalb, vicdan, hayâl, olumlu olumsuz duyguların gelişmesi, mecralarına yönelmesi, ölçülü yansıması oranında ortaya çıkan “Rûhî zekâ”ya (SQ) sahip olduğumuz ifâde edilir. Zihnî zekâ, “neyin mantıklı olduğunu”; “duygusal zekâ”, neyin doğru olduğunu; “rûhî zekâ” ise; olayın anlamının ne olduğu, hangi farklı anlamların verilebileceği üzerinde durur.

1- Rûhî zekâ; aynı zamanda ruh, duygu, beden gücünü ve çeşitli biyo/elektro-manyetik enerjileri yönlendirip olağanüstü kullanabilme ve harika haller kazanabilme yeteğidir.

Fiil, hareket ve davranışlarımızda kimi zaman kalb, kimi zaman akıl, kimi zaman vicdan, kimi zaman da nefsimiz galibiyeti sağlar. Hatta çoğu zaman duygular akla üstün gelir.

2- Kişiliğimiz, karakterimiz de; duygularımızın genişlemesi derecesinde şekillenir. “Duygusal zekâ” bunu ifâde eder. “Duygusal zekâ” bir mânâda bireyin rûhunu/duygularını, nefsini terbiye etmesidir. Hedefi de; ferdî/bireysel ve içtimâî/sosyal tekâmül/olgunlaşma; gelişme; başarı; huzûr ve mutluluktur. Tekâmül/olgunlaşmadan kasıt ise; ilim, tefekkür, inceleme, araştırma, iman ve duâ ile ruh/duygu gelişimini sağlamak; eşya ve olayları objektif değerlendirmek; olumlu, faydalı, güzel yönlerini görüp yaşama ve yansıtabilme vetiresidir. Bunun yolu da; kendimizi, başkalarını çevremizi doğru olarak tanımamız; tanımlamamız, algılamamız ve diyalog kurmamızdan geçer. Sınırsız ihtiyaçlarımıza, sayısız sorularımıza da cevap bulmalıyız.

Duygularımızı tanıyabilmemiz, anlayabilmemiz, okuyabilmemiz, hakimiyetimiz altına alabilmemiz; duygusal zekâ açısından pozitif/müspet bir durumu belirler. Meselâ, sıkıntı, problem ve büyük engeller karşısında yıkıcı depresyonlara düşmeden sağlam bir duruş sergileyebilmek, veyahut hâdiselere karamsar bakmadan, iyimser bir tutum takınabilmek; yersiz ve zararlı, hedef ve ölçüsünü bulmamış menfi/olumsuz duyguları (öfke, kin, nefret, hased, düşmanlık gibi) bastırabilmek buna bağlıdır.

Eğer, derûnî/iç denetimimizi sağlayabilirsek; duygu ve hislerimizin anatomik yapımız üzerindeki olumsuz etkilerini de asgariye indirebilir; rûh/beden sağlıklığı ve mutlu bir hayat için gerekli mekanizmayı sağlarız.

Psikolojinin tesbitlerindendir: İnsanın denge ve düzeni; açlık, susuzluk, uykusuzluk vb. biyolojik; rûhî (psikolojik), sosyal sebeplerle bozulabilir.

Bunlar biri birine de etki edebilir. Meselâ, gerginlik, endişelilik, sıkıntılılık iştahı keser; aşırı yeme-içme de sıkıntı ve gerginliğe yol açar. Hem kendi dengemizi sağlamak; hem de hemcinslerimizle sağlıklı ilişkiler kurabilmek; birlikte yaşadığımız insanları keşfedebilmek, anlamak; onlarla özdeşebilmek, empatiye geçebilmek, duygu yüklü sinyalleri algılayabilmek ve ne hissettiğini düşünebilmek “duygusal zekânın” önemini belirler.