Es-Secde Sûresi ayet 14,17
Kafir ve münafıkın sorumluluğa sebeb teşkil eden akıl ve cüz'î iradeyi sû-i isti'mâl etmesi sebebiyle cezanın yaratılmasına;
وَذُوقُوا عَذَابَ الخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ Ve daha evvel dünyada inkar ve ahiret gününü yalanlamakla işlemiş olmanız sebebiyle tükenmez, kesilmez azabı tadınız.”[[1]] ayet-i kerîmesi ve
aynı zamanda mü'min ve muhlisin sorumluluğa sebeb teşkil eden akıl ve cüz'î iradeyi yerli yerinde kullanması sebebiyle türlü mükafatın yaratılmasına dahi
فَلاَ تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا اُخْفِىَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ اَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ “Dünyada akıl ve iradelerini yerli yerinde kullanmak sebebiyle hiçbir nefs kendilerine ahirette hazırlanan, gözleri aydınlatıcı, gizlenen mükafatları bilmez.”[[2]] ayet-i kerîmesi âdil bir şahid olarak delâlet etmektedir. Herhalde küfür ve nifak sebebiyle muhatab sîğasıyla بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ “İnkar ve ahiret gününü yalanlamakla işlemiş olmanız sebebiyle azabı tadın.” ve ğâib sîğasıyla بِمَا كَانُوا يَعْمَلُون “Akıl ve iradelerini yerli yerinde kullanmak sebebiyle kendilerine ahirette hazırlanan, gözleri aydınlatıcı, gizlenen mükafatları bilmez.“ buyrulmasının hikmetine, sebebine akıl erdirdik. Zira birinci sûrette, sadece, kafir ve münafıkın işledikleri küfür ve nifak suçlarına mukabil cezanın bire bir, amma ikinci sûrette ise, mü'min ve muhlisin hâlis imanına mukabil mükafatları ise en az bire ondan başlanarak kat kat olmasının gerçekleşmesine beyan ve izah olduğu; ve suçuna mukabil kafire verilecek cezanın bire bir olmasıyla Zât-ı Akdes Teâlâ'nın kahrının içinde lütuf ve merhametinin var olması, ama iman ve ihlasa mukabil lütuf ve ihsanının içinde kahrının aslâ olmaması, aslâ gözden kaçırılmamaktadır.[27/s.174]
[[1]]Es-Secde Sûresi ayet 14
[[2]]Es-Secde Sûresi ayet 17