بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

CAN  -ebilmek

1.Bir işi yapabilme, bir işe gücü yetme;  I can repair your car

2.Bir işin nasıl yapıldığını bilme;     I can make Turkish coffee.

3.Olasılık;      We can see him tomorrow.=Onu yarın görebiliriz.

4.Rica;            Can you  help me?=Bana yardım edebilir misiniz?

5.İzin isteme/verme;       Can we smoke?= Sigara içebilir miyiz?

6.tahmin;         Who can that be at the door?  Can it be Ali?

                          Kapıdaki kim olabilir?            Ali olabilir mi?

7.Zihinsel etkinlik ve duygu eylemleri ile;

                  (remember, understand, see, hear, feel, smell, taste,..)

                                            I can see it = I see it.

8.Edilgen cümlelerle;        My friend can paint the house.

                                      =Arkadaşım evi boyayabilir.(yapabilme)

              Bu cümleyi edilgen çatıya dönüştürelim:

                   The house can be painted. =Ev boyanabilir. (olasılık)

WILL    -ecek

1.Bütün kişilerle gelecek zaman;   He will be a good boy

2.Kararlılık;(özellikle birinci kişilerle; bu kullanımda WILL kısaltılmaz.)            I will pass that exam.= Bu sınavı geçeceğim.

3.Geleceğe ilişkin ya da evrensel varsayımlar, yargılar;

                    He that falls in love with himself will have no rivals

4.Söz verme;   You  will get your Money back=Paranı geri vereceğim

5.Kaçınılmazlık;   What will be, will be.  Accidents will happen

6.Reddetme;    I will not answer you=Sana cevap vermeyeceğim

7.Alışkanlık;                   He will sit and look at the sea for hours

8.İsteklilik, niyet;           He’ll do anything for Money

9.Rica;                Will you lend me your pen for a moment?

                        =Bir saniye için kalemini ödünç alabilecekmiyim?

10.Emir;  You will wait here till I return        Will you sit down!

           =Ben gelene kadar burada bekleyeceksin    Sit down, will you?

11.Sunmak; davet etmek; Will/won’t you have a piece of cake?

                                              Have a piece of cake, will you?

MAY   -ebilmek

1.Kibarca izin isteme; izin verme, vermeme; rica;

                        May we smoke here?    May I borrow your book?

2.Olasılık;       If you drive faster, we may reach there at 5.

                       = Eğer daha hızlı gidersen oraya beşte ulaşabiliriz.

3.Bir zıtlık bildirmeye hazırlık;

               He may be very clever, but he is not hardworking at all.

                      = Çok akıllı olabilir, fakat o kadar fazla çalışmıyor.

4.İstekler , Dualar , Beddualar;

          May Turkish Republic live long=Türk halkı çok yaşayacak

          May God be with you! =Allah seninle olsun!

          May he drop dead.=

5.Yazılı anlatımda  özellikle bilimsel metinlerde, kalıp ifade eder;

          It may be noted that…..

MUST   -meli / malı

1.Gereklilik: genellikle kaçınılmaz gereklilik. Konuşmacı kendisi hakkında konuşuyorsa, gerekliliğe inanması söz konusudur.    We must eat to live.=Yaşamak için yemeliyiz.

       The time is up We must go.=Zaman geçiyor. Gitmeliyiz.

2.Akıl yürütme; gözleme, gerçeklere dayalı tahmin.

   He spends a lot of Money. He must be rich.

   He looks terrible. He must have a headache.

3.Alay etme; if’li cümleciklerde;

  Must you make that dreadful noise? = Şu berbat gürültüyü kes!

4.MUST NOT = Yasak

   You mustn’t drink when you drive.

   You mustn’t smoke here.

DON’T HAVE TO / NEEDN’T

Must, gereklilik gösteriyor. Gerekliliğin olmadığını göstermek için don’t have to ve needn’t kullanılmaktadır.

You must study tonight=Bu gece çalışman gerekli

You don’t have to study tonight=You needn’t study tonight

 =Bu gece çalışmanız gerekmiyor.

COULD   -ebilmekdi

1.Rica;                                    Could you tell me the time?

                                                Bana saati söyleyebilirmisiniz?

2.Geçmişte fiziksel ve zihinsel yetenek;

                                                I could swim when I was only five.

                                                  =beş yaşında  iken yüzebilirdim.

3.Geniş ve gelecek zamana ait olasılık;        You could be rich.

4.Dolaylı anlatımda CAN yerine kullanılır.

                                              He says that he can speak English

                                              He said that he could speak English.

5.Koşul cümleciklerinde kullanılır(Type II)

                                     You speak beter if you were more careful.

6.Geçmişte olmuş artık mümkün olmayan işler;

         Only ten years ego you could buy a house for ten thousand.

            =Bu evi On yıl önce on bine alabilirdin

WOULD   -ecekti

1.Rica;                      Would you show me the way to the station?

2.Dolaylı anlatımda WILL yerine kullanılır;

                            He says he will go       :     He said he would go.

3.Geçmişte alışkanlık ( used to yerine kullanılır);

                              We would g oto the sea every week.

4.Geçmişte reddetme;       He wouldn’t not answer my question.

5.Şimdiki zamana ait istekleri bildirmek üzere WISH, IF ONLY ve WHAT tan sonra kullanılır;

                                           I wish you would stop driving sof ast.

                                           If only you would not maket his noise.

                                           What wouldn’t I give for good teeth.

6.Koşul cümleciklerinde (Type II) kullanılır;

                                 If he were ready, he would make her speech.

7.İnanamazlık ifade eden sorularda kullanılır;

                                 Who would buy such an ugly painting?

MIGHT  -ebilmekti

1.Olasılık (MAY’a göre daha zayıf olasılık)

                             I don’t know where he is. He might be at work.

                            = nerede olduğunu bilmiyorum. İşte olabilir.

2.İzin isteme; rica;   Might I telephone you tomorrow?

                                  =Yarın telefon edebilirim miyim?

                   Might I be excused early?=Erken izin alabilirmiyim?

3.PAST dolaylı anlatımda MAY yerine kullanılır;

He says that it may rain tomorrow.    He said that it might rain tomorrow

May / might as well

Özellikle konuşma dilinde, başka seçenek olmadığından yapılması söz konusu olan işler anlatılır. MAY ile MIGHT arasında anlam farkı yoktur.

Have you lent Ali 200 TL? You may as well consider your Money lost. Ali never pays his debts.

 This TV show is terribly boring. We might as well go to bed.

BE ABLE TO   -ebilmek

Bütün “tense” ler ile yapabilme ifade eder. Can ve Could’un belli kullanımlarında onların yerini alabilir.

                     I hope to be able to finish the work on time.

                     =Sanırım işi zamanında bitireceğim

                    I am able to keep my appointment tomorrow

                     =Yarınki randevumda bulunabilceğim

                    Since the accident he has not been able to drive

                    =Kazadan beri araba süremiyor.

                     We have just been able to have our house painted.

CAN/COULD ve BE ABLE TO birbirleri yerine kullanılabiliyor ise, BE ABLE TO, gösterilen işin bir zorluğun yenilerek yapılabildiğini vurgular.

I can finish the book on time. Although I am sick, I will be able to finish the book on time.

SHALL

1.Birinci tekil ve çoğul kişilerle gelecek zaman; bu kullanım daha çok İngiliz ingilizce’sinde görülüyor. Amerikan İngilizce’sinde bütün kişilerle WILL tercih edilmektedir.

                     I shal call you as soon as I finish the work

           SHALL, bu kullanımıyla resmi yazı ve konuşmalarda yer alabilir.

2.Kararlılık (bu kullanımda shall cümle vurgusunu alır);

                      I shall tell the truth.

3.Yardım önerilerinde bulunmak; bir şeyi yapmayı önermek;

shal we : birlikte bir iş yapmayı önermek; SHALL’in en yaygın kullanımı budur.

         Shall I get you a glass of water?= Size bir bardak su getireyim mi?

                  Shall we go to the movies?= Sinemaya gidelim mi?

4.Söz verme;             You shall have your Money back next week.

5.Tehdit;                 If you do that again, you shall be punished severely.

6.Kamu duyurularındaki kurallarda must yerine kullanılır;

                                   These rooms shall be kept ready at all times.

7.Kamu duyurularında “have the right to” anlamında;

       The clup shall reserve the right to refuse to serve any customer who is being a nuisance to other customers. = Kulüp, diğer müşterileri rahatsız eden bir müşteriye hizmet etmeme hakkına sahiptir.

8.Hukuk dilinde; dini metinlerde;

                                    You shall not steal.

                                     He that digs a pit shall fall into it.

NEED    -meli / malı

1-NEED : (bir şeye) ihtiyacı olmak

                                                                      I need a new car

2-NEED :….. yapmak zorunda olmak

                                                                  I need to work hard this week

3-NEED :  gereklilik   …meli/malı

   NEED, sadece olumsuz cümlelerle soru cümlelerinde kullanılır.

              Need you work so hard?             You needn’t go yet, need you?

 NEED başka şekillerle olumsuz yapılmış cümlelerinde kullanılabilir.

              I don’t suppose I need wear a coat today.

NEED I…..?  MUST I ….?    I NEEDN’T….=I don’t have to….

Need I shave? Yes, you must.   No, you needn’t.   No, you don’t have to.

Is / am / are  GOING TO

1.Niyet ; karar;       I am going to new car.     I am never going to do

2.Bir işin olayın kaçınılmasının güç olduğunu gösterir.

                               Look out! He is going to hit you.

3.Gelecekte, bugüne bağlı olarak, olacaklar;

                              They are going to complete the work soon.

Was / were  GOING TO

Geçmişe ait bir niyetten, bir plandan söz edilmesinde kullanılır.

A. İşin olup olmadığı bilinmiyordur.

                         She was going to buy the tickets yesterday.

                         = Dün biletleri alacaktı ama alıp almaığını bilmiyorum.

B.İşin gerçekleşmediği biliniyordur.

                      I was going to write some letters last night, but I had some

                     unexpected visitors, so I couldn’t write them.

C.Arasıra, geçmişte daha sonra olacak yine bir geçmiş işi ifade eder.

The wedding ceremony was going to start in the afternoon, so everybody was busy making the last-minute preparations.

Is / am / are TO

1.Geleceğe ilişkin plan, kararlaştırılmış iş;

                                                 The king is to visit our  country soon.

                                                 There is to be a meeting on November 27.

2.Görev yada yasak bildirme;

             You are not to smoke here.       Tell her she is not to make noise.

3.Ümit etme;                     If I am to succeed, I have to be more careful.

Was / were to +V1(yalın eylem)

1.Geçmişe ait bir plan; işin yapılıp yapılmadığı bilinmiyor;

Ali was to go Isparta to buy some rugs last week.

2.Geçmişte olacağı belirtilen iş;

He left the house early in the morning, little knowing that he was never to see it again.=Sabahleyin erkenden evden ayrıldı; bir daha hiç onu göremeyeceğini bilmiyordu.)

Was / were to have V3

1.Geçmişe ait planlanmış fakat yapılmamış işler anlatılır.

I was to have gone to İstanbul last week, but I changed my mind.

SHOULD

1.Görev, gereklilik (must’dan daha zayıf); tavsiye;

                                                 You should eat less; you are too fat.

                                                 You look pale. You should rest.

2.Beklenti; akıl yürütme, tahmin;

                                                  We should be finishing the in an hour.

3.Koşul cümleciklerinde, bir olasılığın zayıflığını vurgulamak;

           If anything should go wrong with your washing-machine, contact us at once.      =Çamaşır makinenızda bir arıza olursa, derhal bizi arayın.

4.Duygu ve vurgulama ifade eden eylem ve fırsatları izleyen ad cümleciklerinde;                We suggest that he should do more exercises

5.Sadece 1. tekil kişi ile, koşul cümleciğinde, öğüt vermek;

          The weather is very cold. I should wear a coat today if I were you.

6.Resmi ortamda, koşul cümleciğinde, I ve we ile, would yerine;

                                        If they did that, we should/would be very sorry.

7.Geçici bir öneri bildirmede kullanılır.

Should we perhaps wait for him? He would help us to decide what to do.

8. BUT ile birlikte, geçmiş zamanda bir olayı vurgulamakta;

Who should turno ut to be the thief but the little boy, whom we had all liked.

HAVE TO / HAVE GOT TO

Have to, Have got to ve Must, gereklilik bildirirken hemen hemen aynı kullanıma sahiptirler.

Çoğunlukla HAVE TO uzun bir süre söz konusu olan gerekliliği HAVE GOT TO ise bir defaya mahsus gereklilik ifade eder.

I have an early appointment tomorrow, so I have got to get up early tomorrow.

Mr. Brown has a very difficult life. He has to work 14 hours a day.

MUST, gerekliliğin konuşmacıdan kaynaklandığını ya da konuşmacının belirtilen gerekliliğin yerinde olduğuna inandığını gösterir; HAVE TO ise gerekliliğin bir başka yerden kaynaklandığını ifade eder.

I must give up smoking = Sigarayı bırakmam gerekiyor(kendim istiyorum bunu)

I have to give up smoking=Sigarayı bırakmam gerek(Doktor söyledi)

USED TO  

1.Geçmişte bir süre devam etmiş durumlarla sık sık tekrarlanmış işleri ifade etmekte kullanılır.

                   I used to like cake.(Keki severim. Artık sevmiyorum)

                   She used to live in Kayseri, didn’t she?

Bu kip belirtecinin olumsuz ve soru şekilleri DID yardımıyla yapılmaktadır. Daha önceleri ve günümüzde de resmi ortamlarda USED NOT (USEDN’T) kullanılan bir şekildir.

Used you to play football?

MAY

Might

Can

Could

Had Better

Have to

Have Got to

Modal Forms

Shall

Should