"Herkes sırât-ı müstakim üzerinde olduğunu iddia eder. Kişinin sırât-ı müstakim üzerinde olmasının şahidi nedir?" diye sorulursa,
Şöyle cevab veririz: Bu iş iddiayla değildir, yahud da kısır vehmi kullanmakla da değildir, batıl sözle de değildir. Bilakis hak ve doğru yolun üzerinde olmanın alâmeti, yine nakildir. Mesela kişinin ilmi, itikadı ve ameline bakılır:
Eğer ilmi ve ameli, yiğit ve işin erbâbı olan hadis ve fıkıh âlimlerimizin ve ilk üç asırda yaşayan imamlarımızın sözlerine muvafık ise, hak ve doğru yol üzerindedir, demektir.
Muhalif ise, muhalefeti nisbetinde yoldan sapmıştır, demektir.
Başta yiğit dört büyük İmam, bir de yiğit İmam Buhâri, Müslim ve Abdullah İbni Mubârek gibi kendilerine itimad edilen zevatlar olmak üzere hadis ulemâsı, Nebi sallallâhu Teâlâ aleyhi ve sellem'in ashâbının, ashâbından Muhâcir ve Ensarlarının ve bunlara tıpatıb itikad ve amelde uyan tâbi'lerinin sözlerini, hal yaşantılarını, fiillerini, hareket ve sükûnetlerini kitablarında tesbit ettiler.
Sonra tesbit ettikleri müşkül lafızları ve müşkül lafızların manalarını, başta Abdullah İbni Mubârek, Ebû Süleyman Hattâbi, Muhyussünne el-Beğavi, MuhyiddIn Nevevi ve İmam Ayni olmak üzere yine birçok zevatlar izah ettiler. Lafzı tevatür ve senedle naklettikleri gibi, lafzın hangi manada kullanıldığını da yine tevatür ve senedle tesbit etmektedirler. Artık sözünde, fiilinde ve tavrında yani ahlakında bunlara muvafık, hak ve doğru yoldadır; muhalif ise sapmıştır, demektir.