بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Yaradılış -2

Allah Teala insanı üstün ve ali olarak Ahsen-i Takvim’de yaratmış, muvakkat dünya hayatının imtihanını kazanmasına mükellef kılmıştır.

Ve bu itibarla insanın yaratılışından gaye, Allah  Azze ve Celle’yi Rabb olarak tanımasıdır. Nitekim ;

“Andolsun, şübhesiz Biz insanı en güzel bir surette yarattık = yaptık” Et-tin suresi ayet : 4

“İnsan ve cinleri ancak Ben’i sıfatlarımla tanıyıp Ban’a ibadet etsinler diye yarattım.” Ez-Zariyat suresi Ayet : 56

İnsanı Ahsen-i Takvim’de = her hususta üstün ve seçkin olduğu halde yarattığı için de, dünyada onu Huzuru’na, ahirette ise onu cennetin nimetlerine ve Cemali’ni görmesine davet etmektedir.

İnsanı O Ali Huzur’dan uzaklaştıran, nefsi ve nefsinin istek ve arzularıdır. Onun için sanki : “Nefsini şeytani, hayvani vasıflardan temizle ve Ban’a doğru gel.”

Diye Huzuru’na davet etmektedir. İşte bu davete icabet, itaat ve ibadettir.

İnsan, en ali ve en adi iki derece arasında yaratılmaktadır

Ali vasıfları, ruh itibarıyla Ahsen-i Takvim sureti ve güzel ahlaktan ibaret olan siretidir.

Adi tarafı ise, nefs itibarıyla hayvani ve şeytani beşeri hisleridir.

Demek insan iki şeyden mürekkebdir :

Birincisi, toprağın mahsulü olan çamurun özü ve bütün özellikleriyle beden ve içindeki ruh-i hayvani = nefsidir.

Bu cihetle insana bakıldığı zaman, insanın hayvandan hiçbir farkı olmaz. Son son insanın hayatı, et, kan ve nefesten ibaret olup av ve avcı olarak görülür. Nitekim :

 “Andolsun Biz insanı pişmiş, kuru bir çamurdan suretlenen bir balçıktan yarattık”. El-Hicr suresi Ayet : 26 mealindeki ayeti kerimede “hamain” kelimesinin “kokmuş ve siyahlaşmış çamur” demek manasında olduğunu müfessirler tasrih ettiler.  Yani Allah Teala Adem aleyhisselam’ı toprağın özünden, hülasalaştırılmış çamurdan bir suret olarak yarattı.

 Tıbkı ehli fennin, hayatın başlangıcının izahında beyan ettikleri R.N.A. = ribinoz, Nükleoik Asit ve D.N.A. = Deoksiriboz Nükloik Asit şeritleri, diğer ifadeyle birçok cüzlerden terkiblenmiş çekirdek, idareci elektronlar ve moleküller gibi toprağın özü olan çamurdan birçok cüzleri birleştirdi, harekete geçirdi.

 El-Hayyu ve El-Muhyi isimleriyle Allah Teala harekete geçirdiği o çamurun özüne tecelli ederek hayat verdi. Ve verdiği hareketi kendisine hayat kıldı. Demek hayat, Allah Teala’nın yaratmış olduğu maddenin milyonu aşkın mürekkeb cüzlerinin birleşmesinden ortaya çıkan harekettir. Bu cihetle insan, güneşte, yerde ve sair kürelerde olan maddelerle cinsinde; ve bunlardan en ali olan his ve harekete sahip nev’i hayvana müşterek sıfatlarla birleşmektedir. Sonra Allah Azze veCelle mezkur cüzleri ve o cüzlere verdiği hareketi, Adem aleyhisselam’ın neslinin hakkında suya kalbetti ve başka kanunlara tabi’ tuttu. Nitekim bu hususta da :

 “El-Hayyu el-Muhyi ismiyle tecelli eden Allah Teala, yarattığı her şeyi güzel yapmış ve başlangıçta insanı = Adem’i çamurdan yaratmıştır. Sonra onun zürriyetini, nutfeden; hakir bir sudan = spermadan türemesini takdir etti.” Es-Secde suresi ayet : 7,8

 Hadisi Şerifte de :

Şübhesiz başlangıçta Allah Teala Adem’i yer küresinin tüm cüzlerinden aldığı bir avuç topraktan yarattı. Binaenaleyh Adem oğulları yer küresinin rengi ve tabiatı üzere geldi = türedi. Onlardan bazıları siyah ve bunların aralarındaki renkler üzere geldi. Yumuşak ve gevşek,sert ve eğri, çirkin ve güzel ve bunların arasında geldiler.”Diye buyruldu.

 Binnetice Allah Teala, R.N.A. ve D.N.A. şeritlerinde mevcud hareketi = hayatı ve bu zincir halkalarının taşımış olduğu huyları, karakterleri, en geniş manayla ahlakı ve bunun tohumluktan ağaç haline gelebilecek, beden olabilecek suretini, insanın nutfesine=tohumcuklarına nakletti ve onda gizletti ve haliyle hakkında kanununu da değiştirdi.

 İşte bu hikmete mebnidir ki, normal bir ağaç ve mercan gibi ilk insan Adem’in topraktan çıkışı gibi değil, insan, iki eşin birleşmesi suretinde doğar.

Artık Adem'in evlad, ağaç ve mercan gibi bizzat çamurdan değil, müşahede edilen surette üremektedir.


Şübhesiz cüzlerin hareketi, Allah Teala Zül'Celal Hazretleri'nin El-Hayyu El-Muhyi isimlerinin cilvesi=eseri; hayat ise, bu eserin mahsulü=meyvesi; ve bunu temessül eden, insanın nefsi=ruh-i hayvanidir. Bu itibarla insan, hayvani bir hayata sahibdir ve onunla cins-i alide birleşmektedir.

İnsanın mürekkeb olduğu ikinci cüz'ü, ulvi, üstün, sevk-i iradeyle bedenin kafesi içerisine girip birleşen ruhudur ki, Allah Teala onun hakkında da: "Sonra onu şekillendirmiş ve ona Kendi tarafından ruh üflemiştir. Ve sizin için kulaklar, gözler, kalbler yaratmıştır. Ne kadar az şükredicisiniz." buyurmaktadır. Ruhu beden kafesine sevk ederken de, kendisine yardımcı olarak iradeyi, aklı verdi. Ve bu cihetle insan, bütün hayvan nevi'lerinden ayrıldı, üstün kılındı, şeref kazandı. Ve nitekim Allah Teala: "Ve gerçekte Biz Adem oğullarını şerefli, üstün ve seçkin kıldık..." buyurmaktadır.

Beden kafesinde nefs ve ruh, birleşmeden önce iki şey, birleştikten sonra ise bir tek şeydir. Ve işte bu şeye, insan ismi verilmektedir. 26



Ahsen-i Takvim ne demektir?
Tîn sûresinin 4. âyetinde geçmektedir. Âyette; "Andolsun ki biz insanı en güzel biçimde (ahsen-i takvîm) yarattık" denilmektedir. Bu tabirde geçen "takvîm", eğriyi doğrultmak, kıvama ve nizama koymak, kıymet vermek ve kıymetlendirmek; "ahsen" ise en iyi, en güzel demektir. "Ahsen-i Takvîm" ifadesi insanın; ruh ve bedeni ile en mükemmel şekilde yaratıldığını, boyunun düzgünlüğünü, endamının eşsizliğini, dileyen, isteyen, düşünen, konuşan, yazan, anlayan, anlatan ve sanat kabiliyeti olan; hakkı bâtıldan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hayrı şerden, tatlıyı acıdan ayıran akıllı bir varlık oluşunu ifâde eder

“Biz, insanı ahsen-i takvim üzere yarattık.” (et-Tîn,4)

Nur Külliyatı'nda, “Küfür, mahiyet-i insaniyyeyi yıkar, elmastan kömüre kalbeder.” denilerek, büyük bir hakikat dersi verilir. Demek ki, insan ahsen-i takvim ile ifade edilen bir elmas mahiyetinde yaratılmış. Kendisini rıza çizgisinden, istikamet hattından dışarı çıkarırsa, ceza alarak aşağıların aşağısına atılıyor. Bu çöküş “kömür” olmakla sembolize edilmiş. Bilim adamlarımızın ifadelerine göre, elmasla kömürün temel taşları aynı, yani ikisi de karbondur. Sadece kristalleşme şekilleri farklı. İşte bu farklılıktan birbirine zıt iki mahiyet doğuyor. Aynı harflerle farklı kelimelerin yazılabilmesi gibi, aynı insan mahiyetinden de birbirine zıt meyveler çıkabiliyor: