بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Peygamberlerin şeri, akli kâmil sıfatları nelerdir?



Peygamberlerin şer’i kâmil sıfatları: Beşeriyet, hürriyet, erkeklik, kemaliyet, üstün zeka, kuvvetli görüş olmak üzere altı sıfattır.

Aklî kamil sıfatları ise, bütün peygamberler hakkında beş, bizim Peygamberimiz hakkında sekiz vasıftır:

1-Emânet yani güvenilir olmak vasfıdır, doğrusu Allah Teala peygamberleri seçkin yaratıp kendilerine güven tacı giydirmiştir, bu sebeble peygamberler her hususta güvenilir olmak vasfındadırlar.

2-İsmet yani unutkanlık ve uyku hali müstesna olmak üzere her türlü günahtan temiz olmak vasfıdır, doğrusu peygamber olmadan önce büyük, peygamber olduktan sonra küçük günahlardan pak ve temizdirler; daha doğrusu kalbleriyle bile hiçbir günahı düşünmezler, zahiri azalarıyla dahi hiçbir suç işlemezler.

3-Sıdk yani sözde doğruluk, alışverişte dürüstlük vasfıdır, doğrusu hiçbir zaman hak ve gerçeğe muhalif konuşmazlar, yalan ve hileden paktırlar.

4-Fetânet yani fevkalade üstün zekalı olmak vasfıdır, doğrusu akılları mu’cizeye ve vahye dayandığı için bütün peygamberler sair insanlardan daha zekidirler.

5-Tebliğ yani halis bildiriş vasfıdır, doğrusu çevrelerinden etkilenmeksizin, Allah Teâlâ'nın kendilerine bildirdiği emr ve yasakları illetsiz, ğarazsız, samimiyetle olduğu gibi halka bildirirler.

Peygamberimiz'e mahsus,

6-Peygamberimiz'in umum ins ve cinlere gönderilmesi vasfıdır.

7-Peygamberimiz'in son peygamber olması vasfıdır.

8-Peygamberimiz'in alemlere rahmet ve hidayete rehber olması vasfıdır.

Bir Müslümanın, Allah Teâlâ'nın Rabb olmaklığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in de O'nun Rasulü olduğuna iman etmesi nisbetinde iman kalbini, Allah Teâlâ’nın ve Peygamberi'nin sevgisi de dimağını istila eder.

Tıbkı mıknatıs çivileri kendine çektiği gibi, âlemlere rahmet olmaklık vasfıyla Allah'ın Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de, kendisine iman edip sevenleri kendi zatına çeker; terbiye edip başkalaştırırdı.

H.57- "Allah'a Rabb olarak, İslama din olarak, Muhammed'e Rasul olarak razı olan kimse imanının tadını tatmıştır." diye hadis-i şeritte buyrulduğu üzere artık imanın kalbi istila etmesi, sevginin dimağı istila etmesi nisbetinde Mü`minler, kötü his ve niyetten arınırlar, kötü hareketlerden uzaklaşıp temizlenirler.

Bunun için Peygamberimiz:

H.58- "Ben kendisine ehlinden, malından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiç bir kul iman etmiş olmaz.";

böylece:

"Andolsun Allah'a; sizden biriniz, heva yani istek ve arzusu, Benim getirmiş olduğum dinî hükümlere tabi' oluncaya kadar iman etmiş sayılmaz." diye buyurmuştur.

Artık imanın kalbi, Peygamber'in sevgisinin dimağı istila etmesi nisbetinde Müslüman, kötü hislerden arınır, fena hareketlerden uzaklaşıp temizlenir.

Siyer-i şerifini okusan, câhiliyye devrinin vahşi insanlarının, Peygamber'e tâbi' olmalarıyla dünyanın efendi liderleri ve muallimleri olduklarını görürsün.

İmanimızin kalbimizi istila etmesi, dimağımızı istila eden sevgimizin artırılması niyetiyle iki salavât-i şerife okuyalım:

………………………………………………………………………………………………..

Yani: "Allâhumme! Tevrat'ın, İncil'in, Zebur'un, geçmiş kitabların ve nübüvvetten önce kendisinden zuhur eden kerametlerin, cinler tarafından gelen seslerin, insandan evliya ve kahinlerin dimağına gelen ilhamların gelişini müjdeledikleri, böylece kendisine güneşin durduğu ve işaretiyle on dördüncü gecedeki ayın yarıldığı Efendimiz, Mevlâmız ulu zâtın üzerine rahmet yağmurlarını yağdır. Şübhesiz o zat, Efendimiz ve Mevlâmız Muhammed'dir. Ve âli-nin, ashabının üzerine de rahmet yağmurlarını yağdır, hepsine selam ve selâmetler ver." demektir.

………………………………………………………………………………………………

Yani: "Allâhumme! Ağaçların davetine icabet duasıyla sür’atle yağmurların yağdığı, sıcaktan bulutların kendisini gölgelediği, avuçladığı dört avuç undan yapılan ekmeğin yüz kişiyi doyurduğu, üç kere parmaklarından kevser gibi suyun aktığı, kesek ve çakılın avucunda tesbih yaptıkları, Allah Teâlâ'nın keleri, geyiği, kurdu, üzerinde hutbe okuduğu tahtayı, Yahudinin bahşiş verdiği zehirli budu, deveyi, dağı, taşı, ağaçları konuşturduğu Efendimiz, Mevlâmız ve şefaatçimiz ulu zâtın üzerine rahmet yağmurlarını yağdır; âlinin ve ashabının üzerine de." demektir.

Her bir peygamber mu'cizesiyle tanındığı gibi Peygamberimiz de birçok mu'cizeleriyle tanınmış; zamanında yaşayanlar mu'cizelerini görüp zabtetmişlerdir; mesela:

1-İşaretiyle ayın yarılması,

2-Mekke'den Kuds-i Şerif’e, oradan da Arş-ı A’la’ya kadar yükselmesi,

3-Çağırdığı ağaçların yanına gelmeleri,

4-Duası anında yağmurun yağması,

5-Sıcaktan bulutun kendisini gölgelendirmesi,

6-Bereketiyle dört avuç yemeğinin yüz kişiye yetip doyurması,

7-Parmaklarının aralarından üç kere suyun akması,

8-Bedir savaşında attığı bir avuç tozlu kumun tüm düşmanlarının gözüne girmesi,

9-Avucunda kesek ve taşların tesbih etmeleri,

10-Dağların, taşların, ağaçların, hayvanların kendisiyle konuşup selam vermeleri;

mesela: Kelerin, geyiğin, kurdun, Yahudi kadının verdiği zehirli budun, sahibini şikayet eden devenin kendisiyle konuşmaları, üzerinde hutbe okuduğu yahud ona dayandığı hurma kütüğünün inlemesi, ağlayıp üzüntüsünü belirtmesi,

11-Ebû Bekr, Ömer ve Osman radıyallahu Teala anhum Peygamber'le birlikte Uhud Dağı'nın tepesinde oturdukları bir anda depremden dolayı dağın sallanması üzerine Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in ayağını yere vurarak:

H.60- "Sebat et Uhud! Senin üzerinde bir Nebi, özü, sözü, fiili birleşen bir sıddık ve iki şehidden başkası yoktur."

buyurmasıyla depremin durması, Ebu Bekr Sıddık'ın vefatına kadar sadakati üzerinde devam etmesini ve Hazreti Ömer ve Hazreti Osman'ın şehid olmalarını bilmesi birer mu'cizeleridir; cümlesine inanıyoruz.

Bazı ulemâya göre isimleri bilinmesi gereken yirmi beş peygamberin isimleri şöyledir: Adem, İdris, Nuh, Hüd, Salih, Lût, İbrahim, İshak, İsmail, Ya`kûb, Yûsuf, Şuayb, Mûsa, Harun,  Davûd, Süleyman, İlyas, Eyyub, Elyasa’, Zülkifl, Yûnus, Yahyâ, Zekeriyya, İsa ve bunların sonuncusu Allah'ın sevmiş olduğu Muhammed sallallahu aleyhim ve sellem'dir.

Üzeyr, Lokman ve Zülkarneyn'de ihtilaf edildi; bazıları bunların enbiyâ' olduklarını, diğer bazısı Allah'ın dostları yani veli olduklarını söylediler.