بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

İslam

İslam, Allah'tan başka ilah = ma'bûd = ciddî sevilen = hakîkaten kendisinden korkulan olmadığına ve Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'in de Allah'ın rasûlü olduğuna şaha­det etmendir. [27/s.203]

Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ashabın öğrenmesi için İslamı, oluşturan cüzleriyle tarif ederek:
            اَلاِسْلاَمُ اَنْ تَشْهَدَ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللّٰهِ
وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَتَصُومَ رَمَضَانَ وَتَحُجَّ البَيْتَ اِنِ اسْتَطَعْتَ اِلَيْهِ سَبِيلاً

"Tanıttığım islam,
(a)Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'bûd olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Rasûlü olduğuna şehadet etmendir.
(b)İhlas üzere ta'dîl-i erkanla Peygamber'in tarifine uygun namazı yerli yerinde kılmandır.
(c)Zekatı vermendir = malından belli bir cüz'ü belli şahısların mülküne geçirmendir.
(d)Ramazan orucunu tutmandır.
(e)Ona yol bulsan, Beyt-i Muazzama'yı haccetmendir.” diye buyurdu.[12/s.21]

 

İslam, inanılması şartıyla Allah Teâlâ'nın emrine teslim olmak demektir. Nitekim Muâ­viye bin Hayda'nın dedesi Muâviye radıyallâhu Teâlâ anhu Peygamber'e gelerek:
            “Ya Rasûlallah, Rabb'imiz neyle Seni seçip bize göndermiştir?” Rasûlullah:
            بِدِينِ الاِسْلاَمِ “Şirk, nifak, riyâ ve inkarın karışımından hâlis İslam Dîniyle Beni seçip gönderdi.”
Muâviye: “Allah Teâlâ'nın Cânibi'nden bize getirdiğin her türlü karışımdan hâlis İslam Dîni­nin şer'î hükümleri nelerdir?” diye sorunca Ra­sûlullah'ın:
اَنْ تَقُولَ اَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلّٰهِ وَتَخَلَّيْتُ وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ وَتُؤْتِىَ الزَّكَاةَ وَكُلُّ مُسْلِمٍ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ مُحَرَّمٌ اَخَوَانِ نَصِيرَانِ لاَ يَقْبَلُ اللّٰهُ مِمَّنْ اَشْرَكَ بَعْدَ مَا اَسْلَمَ عَمَلاً حَتَّى يُفَارِقَ المُشْرِكِينَ
a-“Her türlü şirk ve şeriklerden boşalmış olduğum halde bütünümle Allah'a teslim oldum, dersin = inanırsın.
b-İhlas üzere ta'dîl-i erkanla beş vakit namazı dosdoğru kılarsın.
c-Zekatı müstehaklarına verirsin.
d-Her Müslümanın hürmeti her Müslümana vacibdir = gerekmektedir: Birbirine yardımcı iki kardeşlerdir.
e-Müslüman olduktan sonra müşriklerden tamamen ayrılıncaya kadar Allah'ın hiçbir ameli kabul etmeyeceğini bilmendir...” diye buyurduğu hadîs-i şerîfin ve:
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالعُرْوَةِ الوُثْقَى لاَ انْفِصَامَ لَهَا وَاللّٰهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ “...Artık kim tâğûtu inkar ederek bırakır ve Allah'a iman ederse, şübhesiz o kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah hakkıyla işitici, kemâliyle bilicidir.” buyrulan ayet-i kerîmenin hükmünce tâğûtun, şirk ve müşrikin, küfür ve kafirin terk edilmesi şartıyla İslam;
Allah Teâlâ'nın dînine inanarak teslim olmak, ihlas üzere ta'dîl-i erkanla namazı yerli yerinde kılmak, Dînin helalini helal, haramını haram saymak, her Mü'min kardeşinin malını, kanını, namusunu korumakla gerçekleşir. [12/s.27-29]

 

 يَا عَدِىَّ بْنَ حَاتَمٍ اَسْلِمْ تَسْلَمْ “Ey Hâtem oğlu Adî! ihlas üzere teslim ol; selamet bulursun = ebedî olarak ateşte yanmaktan kurtulursun.” buyurduğunda Adî bin Hâtem:

            “İslam nedir?” diye sorunca, Rasûlullah'ın:
            تَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللّٰهُ وَاَنِّى رَسُولُ اللّٰهِ وَتُؤْمِنُ بِالاَقْدَارِ كُلِّهَا خَيْرِهَا وَشَرِّهَا حُلْوِهَا وَمُرِّهَا “Allah'tan başka azabından korkulan, zâtıyla yahud nimetiyle sevilen ve Rabb olması sebebiyle tapınılan hiçbir ma'­bûd olmadığına ve gerçekte Benim Allah'ın Ra­sûlü olduğuma şehadet edersin; kaderlere: Hayr olsun şer olsun, tatlı olsun acı olsun, hepsinin Allah'ın hükmüyle olduğuna inanırsın.” diye buyurduğu üzere Tevhîde inanılması, dünyada Allah'ın dînine teslim olunmasını, her şeyin
Allah Teâlâ'nın hüküm ve kazasıyla olduğuna inanılmasını gerektirir; bunsuz Tevhîde iman sahîh olmaz. [12/s.32]

İslam : Bir adam Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sel­lem'e gelerek:

            “Allah'ın yüzü hürmetiyle Senden sorarım: Rabb'imiz neyle Seni seçip bize göndermiştir?” Rasûlullah:

            بِالاِسْلاَمِ “İslamla.” Adam:

            “İslam nedir?” diye sorunca Rasûlullah'ın:

            اَنْ تُسْلِمَ وَجْهَكَ لِلّٰهِ وَاَنْ تُخْلِىَ لَهُ نَفْسَكَ “İslam, Allah Teâlâ'nın Varlığı'na, Birliği'ne içtenlikle inanarak bütün kıvılcımlarınla Allah'a teslim olman ve O’nun için kalbini küfür, şirk ve nifaktan boşaltmandır.” diye buyurduğu hadîs-i şerîfin hükmünce gerek namazın dışında ve gerekse namazın içinde şehadet kelimesini getirerek Tevhîde yani İslam Dînine inanan Muvahhid Mü'minin şehadeti; şirk ve müşriki, küfür ve kafiri, nifak ve münafıkı bırakmasını, İslam Dînine inancını bozacak söz ve hareketlerden sakınmasını, ihlas üzere ta'dîl-i erkanla namazı yerli yerinde kılmasını, her Mü'min kardeşinin malını, kanını, namusunu korumasını, helalini helal, haramını haram inanmasını gerektirir, yani farz kılar. [12/s.55]



.......................................................

    İslam kelimesi  lüğatte, hulus; zahiri ve batini afatlardan ari kalmaktır. Sulh, eminlik, taat, iz'an, ihlas ve inkiyad=isteyerek boyun eğmek manalarına da gelir. Kur'an'da İslam lafzı, ekseriyet; şirk ve küfür mukabilinde kullanılmıştır. Ayrıca bu manalarla da isti'mal edilmiştir.


Şeriatte, yani ıstılahta "islam" ın manası;

1-Allah Teâlâ 'nın birliğine ve varlığına, nihayet Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselam her ne getirdiyse cümlesine inanamaktır, ki bu itibarla iman ve islam aynı manadadır.
2-Allah'a boyun eğmek, O'na secde etmektir, ki bu itibarla azalarla teslimdir
3-Kalbi O'na boşaltmaktır. Cenab-ı Hakk çok gayretli olduğundan insanın kalbinde Kendisi'nden başkasını kabul etmez. Bu itibarla ise islam; batıni teslim, yani ihsandır.
Al-i İmran suresinin 85'inci ayetinden anlaşılıyor ki, Hazreti Rasul-u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra, İslam dinininden başka Cenab-ı Hakk'a nisbet edilecek hiç bir din olamaz. Ve olsa da kabul değildir. [1/s.79-80]