بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

İhlas-ı Şerife


Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, Kureyş kabilesini, dolayısıyla insanların tümünü,
Tevhîde
= ikincisi olmayan ve aded içerisine girmeyen âlemlerin yaratıcısının Bir Tek olduğuna inanmaya =

اَللّٰهُ اَحَدٌ «Allah Tek Bir'dir» kaziyesinin doğruluğuna hüküm etmeye,

gerek Üzeyr, Îsâ gibi duaları makbul peygamberlerin, gerekse tabiî olaylarda sebeb olan gezegenlerin, tüm illet ve sebeblerin, yaratıcı olmadığını, bilakis bunların hepsinin yaratılmış olduğunu, yeri göğü yaratanın bunları da yarattığını ilan ederek davet edince,

Kureyş reisleri, Arab bilginleri şaşkın­lığa uğradılar; Peygamber'e gelerek şöyle dediler: “Bizi Kendisi'ne davet ettiğin ve Kendisi'nden korktu­ğun için aşırı derecede sevdiğin ve ismini söylediğin = andığın ve bu sebeble O'na tapmış olduğun Rabb'i­ni vasıfla, nedir O?”

Rabb Teâlâ'nın, “Nedir O?” cevabında vukû' bulmayacağını = mukabil olmayacağını bildirerek Allah Teâlâ Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'e:

قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌ “Habîbim de ki: Sizin Kendisi'nden sor­muş olduğunuz O = Hakîkî Yaratıcı, Rabb, Ma'bûd'un ismi Allah'tır.” buyurdu.

Yani Kendisi'ne davet etti­ğim ve Kendisi'nden korktuğum için aşırı derecede sevdiğim ve ismini söylediğim = her zaman andığım ve bu sebeble O'na tapmış olduğum Zât-ı Akdes Teâlâ'nın özel ismi «Allah»tır.

Ferd'dir. Benzeri yoktur. Ortağı yoktur. Kendisi'ne işaret edilecek cisim veya madde de değildir.

اَللّٰهُ الصَّمَدُ O'ndan bahset­tiğim “Allah, Sameddir = Kendi Varlığı Kendisi'ne kâfi geldiği için hiçbir şeye muhtac değildir, bilakis her şey Kendisi'ne muhtacdır.”

Bütün İlletler, sebebler, illet ve sebeble meydana gelen şeylerin cümlesi, Kendisi'ne muhtacdır.

لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ “Kendisi ğayrini doğurmadı. Başkasından da doğurulmadı.”

Kendisi başkasından, mesela cins ve nevi'den, illet ve sebeblerden oluşmadı, var olmadı. Ve hiçbir şey de, kısım, nevi', cüz olarak Kendisi'nden meydana gelmedi. Her şey «Ol» emriyle var oldu ve var olmak­tadır. Îcad emrini ve imdad yardımını kesmesiyle de, eşya yok oluverir. Kendisi Yaratıcı, Sâni' = Yapıcı, yoktan var edici olduğu için,

وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدٌ “Var ettiği mahluktan hiçbir şey Kendisi'ne denk değildir = olmadı.”

Demek peygamberler insanları, «Allah var­dır» kaziyesine davet etmediler. Çünkü bu kaziye bedîhîdir = herkesçe malumdur ve aynı kaziyenin hükmü, bütün insanların ruhlarının, kalb ve akılla­rının derin merkezinde vardır = gizlenmekte = yer­leşmektedir.

Allah'tan başka ne varsa, ya cinstir ya nevi'dir. Yani, ya başkası kendisinden; veya kendisi baş­kasından meydana gelmiştir, ki nerde... nasıl... ne kadar... niçin... neyden?.. kelimelerine cevab olur. İşte Allah Teâlâ, bundan münezzehtir. Zira bu beş soruya sığan, ya enerjidir, ya maddedir, ya da ruhtur; mahluktur, masnû'dur, yaratılmıştır. Allah Teâlâ ise, Sâ'ni'dir, Yaratıcı'dır, Tek Bir'dir.