Hadis-i Şerif
Azizler! Batıni ve zahiri olmak üzere beşeri vasıflar iki kısımdır. Böylece bu vasıflara yönelen ilahi buyruklar da iki kısımdır:
a-Beşerin batıni vasıflarına alakadar İlahi kanuna, şeriatin emrlerine, ilm-i tasavvuf = ilm-i itikad = ilm-i Tevhid denilir.
Beşeri vasıflardan da bu ilme muvafık olan şeye, ilim, itikadi hüsn-ü niyet; muhalifine, küfür, cehalet ve nifak denilir.
b-Beşerin zahiri vasıflarına alakadar İlahi kanuna, şeriatin emrlerine, il-i muamele denilmektedir.
Bu emrlere muvafık olan beşeri vasıflara, taat, ibadet, güzel ahlak; muhalif olana da ma’siyet ve fısk denilmektedir.
Beşerin batıni vasıflarının menbaı = menşei = kaynağı olan akıl, kalb ve ruhun on kötü ahlaktan temizlenmesine “tahliye”, “tasfiye” ve “tezkiye”, yani kalbi, akıl ve ruhu batıni ve gizli olan kötü duygulardan boşaltmak, arındırmak ve temizlemek denilir.
Ruhun, kalbin ve aklın, on üç hasletle süslenmesine yani o hasletlere sahip kılınmasına da “tehliye” denilir.
a-Bunları kirleten: Oburluk, başıboş konuşmak, cimrilik, kibirlilik, dünya malının sevilmesi, makam ve şöhret sevgisi, Müslüman bir kimseden hased etmek, ona kin beslemek, ibadetle halkın övgüsünü arzulamak = riya, kendi nefsini beğenmek, fikrini beğenmek olmak üzere on haslettir. İşte bu on haslet, küfür, nifak ve cehaletin semeresidir. Onun için bunlardan temizlenmek = sakınmak, her şeyden önce farzdır ve işlenmesi haramdır.
b-İlahi buyrukları dinlemek ve zikretmekle kalbi, ruhu ve şuuru, on üç ahlakla temizlemeye, yani “tehliye” = güzel ahlakla süslenmeye gelince: Tevbe, ibadet olsa dahi Allah’tan korkmak = havf, ma’siyet olsa dahi Allah’ın rahmetini ummak = reca, dünyanın aşırı sevgisinden yüz çevirmek, Cenab-ı Hakk’tan ve halktan utanç, şükür, ahde vefadarlık, ibadetlerin devamının zorluğunu taşımak ve günahların terk edilmesinin acılığını yüklenmekten ibaret sabır, ihlas, sıdk, sevgi,, tevekkül, kaza ve kaderin hükmüne rıza olmak üzere on üç haslettir. İşte bunların hepsi de, ilim ve imanın semeresidir. Onun için bunlarla ahlaklanmak emredildi, yani farz oldu.
İşte “tahliye” ve “tehliye” itibarıyle Rasulullah sallalahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
“Sana işinin gizlisinde ve aşikarında Allah Teala’dan korunma ve korkmayı tavsiye ederim. Hasbelbeşer bir kötülük işlediğin zaman, akabinde derhal iyilik yap. Rızık babından hiçbir mahluktan bir şey talep etme = kalbini halkın vermelerine bağlama. Emanetleri yanına alma. Ve iki kişi arasında hükmetme.”
Hadisi şerifin başlangıcında “Sana işinin gizlisinde, yani batıni beşer vasıflarına yönelen ve müteveccih olan ilahi buyrukları yerine getirmek, doğrusu “tahliye” ve “tehliye” vazifesini yapmakla ; ve aşikarında , yani insanın zahiri beşeri vasıflarına müteveccih olan ilahi buyrukların mucibini yerine getirmek, doğrusu itaat ve ibadet yapmakla Allah Teala’dan korunma ve korkmayı tavsiye ederim.” demek istenilmektedir.
Bütün bunların hepsine muvaffak olan kimseye, veli kul denilir. Artık velilerin birçok çeşitleri vardır. Velinin özel vasfı ihlas ve sıdktır. Onun için hadis-i şerifte ve ayet-i kerimelerde ihlas ve sıdk emredilmektedir.
Azizler! Sıdk ve ihlasa tabi olana =müride, başlangıçta halkın övgüsünü kalbden çıkarması, şöhretten kaçması, halkın nazarında yani iltifatlarına mazhar olmaktan kendini düşürmesi gerekir. Vaktiyle velayetle meşhur olmuş ihlas ve sıdk sahiplerinden bir kaplanın ziyaretine zamanın padişahı gelmiş. O zat haber alınca derhal, yerden bir bakla otunu almış, kuzular gibi baklayı otuyla yemeye başlamıştır. Padişah onu bu haliyle görünce “Bunda iş yoktur” diyerek dönmüş. O da : “Hamdolsun! Şu adamın övgüsüne mazhar olmaktan kendimi korudum, gösterişten kurtuldum.” demiştir. [24/s.122-123]