اِصَـابـَتِ عَينْ جَـائِـزْدِرْ وَ سِـحْرِ انْسَـانَـه وَاقِـعْـدِرْ بَـشَــرْ عَـقْـلِـنْــدَنْ اَفْـــضَـلْـدِرْ عُـلُـومِ اَنْـبِـيــَاءُ اللّٰهْ İsâbet-i ayn câizdir ve sihir insana vâki'dir Beşer aklından efdaldir ulûm-i Enbiyâullah Nazar değmesi mümkündür. İnsana sihir yapmak vâki'dir. Enbiyâullah'ın ilimleri, tüm beşerin aklından üstündür. Bu beytte üç i'tikâdî mesele vardır: 1. mesele, nazar değmenin, mümkün ve vâki' olmasıdır. Nazar, irâdî olmayan ve kişinin ruhunda gizlenen aşırı hırs ve hasedin, beğendiği şeye aksetmesiyle ortaya çıkan zararlardır. Eğer nazarı değen bir kimse, nazarının değdiğini biliyorsa, bu takdirde irâdî olduğundan günahkâr olur. Ebû Davud'un tahric ettiği, Ümmü Abdilhamîd radıyallahu anhâ'dan gelen hadîs-i şerîfte Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem kızlarına yahud iyal ferdlerine nazarın değmemesi için Arabî lafızla: سُبْحَانَ اللّٰهِ وَبِحَمْدِهِ لاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللّٰهِ مَا شَاءَ اللّٰهُ كَانَ وَمَا لَمْ يَشَاْ لَمْ يَكُنْ اَعْلَمُ اَنَّ اللّٰهَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ وَاَنَّ اللّٰهَ قَدْ اَحَاطَ بِكُلِّ شَىْءٍ عِلْمًا يَا حَىُّ يَا قَيُّومُ بِرَحْمَتِكَ اَسْتَغِيثُ اَصْلِحْ لِى شَاْنِى كُلَّهُ وَلاَ تَكِلْنِى اِلَى نَفْسِى طَرْفَةَ عَيْنٍ öğretmiştir. Ve sabah akşam bunu okuyan kimse nazar veyahud da cinnin tesirinden korunur. Yani bu dua, ihlas ve iman nisbetinde çepeçevre bir kuşak olup okuyanını korur demektir. Yani: “O'na hamdetmekle beraber Allah'ı tenzih ederim, tesbih ederim. Allah Teâlâ'dan başkasıyla kulun herhangi bir gücü kuvveti yoktur. Allah'ın dilediği her şey olur, dilemediği hiçbir şey olmaz. Allah'ın her şeye muktedir olduğunu bilirim, inanırım. Ve gerçekte Allah İlmi ile her şeyi kuşatmıştır. Zâtı'yla daimi hayat sahibi olan ya «Hayy»! Zâtı'yla bekâsı devam eden ve mahlukunun tedbirinde olan ya «Kayyûm»! Rahmetinden meded isterim. İşimin hepsini ıslah eyle, yakamı bir araya getir. Aslâ bir göz açıp yummak kadar beni bana bırakma.” demektir. Aynı zamanda Arabî olarakوَاِنْ يَكَادُ الَّذِينَ كَفَرُوا لَيُزْلِقُونَكَ بِاَبْصَارِهِمْ لَمَّا سَمِعُوا الذِكْرَ وَيَقُولُونَ اِنَّهُ لَمَجْنُونٌ وَمَا هُوَ اِلاَّ ذِكْرٌ لِلعَالَمِينَ “O inkar edenler, zikri = Kur'ân'ı işittikleri zaman, nerdeyse gözleriyle seni devirmeleri için şiddetli hasedle bakarlar. Hâlâ da kin ve hasedlerinden: “Hiç şübhe yok, o bir delidir.” derler. Oysa O Kur'an, ancak âlemler için bir zikirdir = üstün ilimle bir öğüttür.”[[1]] mealindeki ayet-i kerîmeyi okuduktan sonra ondokuz kere: لاَ حَوْلَ وَلاَ قُوَّةَ اِلاَّ بِاللّٰهِ العَلِىِّ العَظِيمِ “Lâ havle ve lâ kuvvete illâ Billâh-il-Aliyy-il-Azîm” diyene nazar tesir etmez. Birçok meşâyıh bunu tercih etmişlerdir.