بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Akidet-ul-İMAN-3

Yine İbrahim Hakkı rahimehullah, «Akîdet-ul-Îman» adlı risâlesinde, aziz evladlara öğretmek için soru cevab olarak şöyle diyor:

             Denilse ki: Yevm-il-âhir'e nasıl inanıyorsun?

             De ki: İnsan öldüğü zaman kendisine Münker ve Nekir olmak üzere iki melek gelirler: “Rabb'in kim?”; “Peygamberin kim?”; “Dînin ne?”; “Kıblen ne?” demekle soru sorarlar. İmanla ruhu bedeninden ay­rılan: “Rabb'im, Esmâi-l-Hüsnâsı'yla, sıfatlarıyla ta­nınan Allah Azze ve Celle'dir.

             Nebîm = peygamberim, Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem'dir.

             Dînim, İslamdır.

             Kıblem, günde beş kere yönelinmesi gereken Ka'be'dir.” der. Kıyamete kadar kabirleri cennetten bir çimen gibi olur.

             Amma kâfir ve münafık, cevaba güç bulamaz. Bundan böyle onun kabri de kıyamete kadar ateş çukurundan bir çukur olur.

             Sonra Allah Teâlâ, bütün mahluklarını diriltir, onları mahşer meydanına toplatır; mü'minlere amel defterleri sağdan verilir; kafirlere, münafıklara solundan yahud arkalarından verilir.

             Sonra terazi kurulur; siciller tartılır; sevabı ağır gelen cennete girer, ebediyen nimetlenir.

             Günahı ağır gelen, ateşe düşer, muvakkat yanar, son son çıkar. Kafir ise, ebedî kalır.

             Ebedî olmak üzere cehenneme giden, cehennemde ebedî kalır. Cennete giren, orada ebedî kalır. Bugün içinde yaşamış olduğumuz dünya, bütün cüz­leriyle fânîdir, zeval bulur; yapılış, bozuluş diyarıdır. Ahiret günü ise, ebedî hayattır.