İlah
İlah, tabii olarak ruhen sevilen, dolayısıyla nimeti sevilen ve azabından korkulan Ma’bud = Rabb’dir. [2/s.14]
İlah; Arabcada ma'rife olan اَلاِلٰهُ «el-İlah» lafzına hilafla, nekre olarak اِلٰهٌ "İlah" kelimesi, hak olsun bâtıl olsun, küllî bir mefhumun = cinsin ismi olup bu itibarla “Hak olsun bâtıl olsun, ciddî bir sûrette insanın kendisinden korktuğu yahud aşırı derecede sevdiği o şey kendisine ilah = tapınak olur.” demektir. Örfen de böyledir. Bir kızın âşığı için: “Filan filana tapıyor = seviyor.”; esir alana zilletini izhar eden esir için: “Esir taptı, taparcasına korktu.” denilir.
Bilahare «ilah» lafzı, tapılması hak ve gerçek olan Vâcib-ul-Vücûd hakkında da kullanılmıştır. Bunun için şahadet kelimesinde, «ilah» lafzı menfî, «Allah» lafzı ise müsbet olarak kullanılmıştır.
«İlah»ın manası: “Kendisinden korkulmaya müstehak ve lâyık ve zâtından dolayı sevilen ma'bûd” demektir.[27/s.68]
“İlah” kelimesinin manası, mücerred “tanrı” demek değil, bilakis kendisine tapınılan, mahbûb = ciddî sevilen yahud zâtından korkulandır; Allah Teâlâ'dan başkası bu vasıflarla vasıflanamaz. .[12/s.132]
İmam Ğazali'nin İhyau-l-Ulumu'nda buyurduğu gibi, her insanın maksudu kendisinin ma'bududur. Hak olsun batıl olsun, her ma'bud ilahtır. [20/s.51]