Şart ve rükünlerine uygun, “Rasûlullâh'ın tarifi üzere Allah'a ve Rasûlullâh'ın Allah'tan getirdiği dînin bütün hükümlerine inandım.” diyen kimseye “Mü'min” ismi verilmektedir. Ve:
اِنَّمَا المُؤْمِنُونَ الَّذِينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ فِى سَبِيلِ اللّٰهِ اُوٜلٰٗئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ
“Gerçek iman edenler, ancak öylelerdir ki,
hiçbir şübheye sapmaksızın özü, sözü, fiiliyle Allah'a ve O'nun Rasûlü'ne iman etmişler = etmektedirler;
sonra canlarıyla, mallarıyla Allah yolunda cihad etmişler = etmektedirler.
İşte öyleler, onlar, sadıkların ta kendileridir.”
buyrulan ayet-i kerîme ve:
المُؤْمِنُ اِذَا عَمِلَ الحَسَنَةَ سَرَّتْهُ رَجَاءَ ثَوَابِهَا وَاِذَا عَمِلَ السَّيِّئَةَ اَحْزَنَتْهُ وَخَافَ عِقَابَهَا
H.6: “Sevabını umduğu için, gerçek Mü'min bir iyilik işlediği zaman, işlediği iyiliği kendisini sevindirir;
azabından korktuğu için, bir kötülük işlediği zaman kötülük işlemesi kendisini üzer.” diye buyrulan hadîs-i şerîfte gerçek Mü'min vasıf olarak dahi tanıtılmaktadır.