Hadîs- i şerif_kabın içine nefesini bırakmasın
Necasetlerin bulaşması yahud mikropların bulunması takdirinde izale etmek kaidesidir. Tırnak kesmek, saç tıraşı, alt ve koltuk tüylerinin izale edilmesi hep buna dahildir. Zaten özet olarak iki temizlik var; biri bedenidir, diğeri rûhî ve nefsidir. Mal temizliği de buna dahildir. Bu hikmete binaendir ki hadîs-i şerîfte: "Temizlik imandandır." buyrulmuştur. Burada son zamanda tıbbın ortaya koymuş olduğu korunma kaidesi rahatlıkla anlaşılmıştır. Islam dîni bulaşıcı olsun olmasın, insana zarar verici umum mikroplara necaset ismini vermiştir. Ittifâk-i ümmetle necasetleri izale etmek farzdır. Cife, kan, irin, kusuntu, insanın ifraz ettiği küçük ve büyük şey necislerdir. Bedeni ve libası bunlardan korumak farzdır. Nitekim "Ve elbiseni temizle." [El-Müddessir 4] buyrulan ayet-i kerîme, necasetten korunmayı ve izale edilmesini emretmiştir. Bu ayet-i kerîmedeki temizlikten maksad, kalbi küfür ve şirkten, dimağı bâtıl fikirden, nefsi fena huylardan, beden ve libası da maddi necasetlerden temizlemektir. Zira "siyab" kelimesi bunların hepsini içinde taşıyor. Nitekim Arablar temiz huyluya "Elbisesi temizdir." derler.
"Sizden biriniz (suyu, helal meşrubatı) içtiği zaman kabın içine nefesini bırakmasın. Sizden biriniz helaya girdiği zaman, sağ eliyle aletini tutmasın ve sağ eliyle silmesin" Yani yıkamasın demektir. Bu hadîs- i şerifte birçok mucizeler vardır..[7/s.199]
Allah Teâlâ insanın bedenini havaya, suya muhtac olarak yaratmıştır. Azot ve oksijenden mürekkep ve yer küresini kuşatan hava bir cism-i latiftir. Allah Teâlâ insan, hayvan ve nebatın hayatını ona bağlamıştır. Özllikle insanın kalbi ve hatta ciğeri onunla çalışıyor. Ruh da ciğer ve kalbin içine akseder. Gerek insanî kalb ve gerek hayvanî kalbin ruha bağlı kalmasına sebeb de havadır. Bu sayede kalb daimi ve sürekli çalışıyor. Şöyleki:
Dahili ve boş dört kısımdan ibaret kozalak şeklindeki kalb-i hayvanînin kapanmasıyla kanı, içindeki hanelerine bağlı damarlarına fışkırır. Bu hayat hareketiyle bedende birçok cüzler ölüverir. Aynı inkibazla damarlara fışkıran kan bedenin her cüz'üne ulaşıyor, her bir cüz'e yararlı neyse onu onlara veriyor, damarlarda ölmüş cüzleri alıyor, bulanık bir halle ölmüş cüzleri asabî damarlar kalbe teslim ediyor. Kalb de kanın toplayıp getirmiş olduğunu alıyor; diğer vuruşuyla kalb onu elek vazifesini gören temizleyici akciğerin süngerine teslim ediyor. Sünger gibi akciğer de kalbden aldığı kanı derhal tasfiye eder; ölü cüzleri, teneffüs ettiği hava içerisinde ağızdan dışarıya atar; temizlemiş olduğu kanın özünü tekrar kalbe verir. Kalb de dört vuruştan birisiyle tekrar onu damarların vasıtasıyla bedenin her cüz'üne gönderiyor. Bu kadar tarif, nefesin adedine binaen takriben her dakikada on altı kere veriyor ve alıyor kalb. Unutmuyoruz ki onun bu alış verişinde pompalaması adedi çift sayılırsa, her dakikada takriben otuz dört kere devri tamamlıyor. İşte mucize yeri burası; "Sizden biriniz içtiği zaman nefesini kabın içine bırakmasın." buyurmasıdır. Ehli teslim mücerred emre inanmakla bunu tatbik eder; kalb ve ciğeri zedeleyecek tüm mikroplardan korunur. Ehli ilim burada nedenini, nasılını ararsa ancak lâboratuar ve aletlerle bunu bulabllir. Bulduktan sonra şunu demek mecburiyetindedir: "Ağız vasıtasıyla temiz ve saf oksijen, azot, akciğere nefesle girip dönüştüğü zaman, evvelde de içinde bulunmayan birçok zerre halinde cisimlerle dopdolu dönüyor. Giriş anında ismi oksijen ve azot iken, bulandığı için dönüşünde ismi asit, karbon ve daha neler olmuştur." diye kanaat eder. Her nasıl olursa olsun Peygamber aleyhissalâtu vesselam nefesin içinde bunca mikropları müşahede etmiştir ve ondan sakınmayı emretmiştir. [7/s.200]