بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

HADİSLER_ Mişkat

KİTAB-UL-İMAN

HADİS NO:1

Ömer bin Hattab radıyallahu Teala anh’tan ; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :

“ Ancak ameller niyetlerledir. Ve ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.

Binaenaleyh kimin hicreti, Allah’a ve O’nun Rasulü’ne olursa, onun hicreti Allah’a ve Rasulü’nedir.

Kimin hicreti de kendisine isabet edecek dünyevi bir şeye olursa yahud da kendisiyle evleneceği bir kadına olursa, şübhesiz  onun da hicreti, kendisine hicret ettiği=yöneldiği şeyedir.”

 

HADİS NO: 2

Ömer bin Hattab radıyallahu Teala anh’tan ; dedi ki:

Bir vakit bizler birgünde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında idik. Ansızın bir adam, üzerimize çıkageldi.

Elbisesi son derece beyaz=parlak, saçları da simsiyahtı. Seferin eseri=toz toprak, üzerinde görülmezdi.

Ve bizden hiçbir kimse, onu tanımazdı.

Nihayet Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e yaklaşıp diz çöküp oturdu ve dizlerini dizlerine dayadı; ellerini (Peygamber’in) uylukları üzerine koydu.

Ve: “Ey Muhhammed! Bana İslamdan haber ver.” dedi.

İslam, Allah’tan başka ilah=ma’bud =ciddi sevilen =hakikaten kendisinden korkulan olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in de Allah’ın rasulü olduğuna şahadet etmendir;

ve namazı dosdoğru, ta’dil-i erkan üzere kılmandır; zekatı müstehıklarına vermendir; ramazan orucunu tutmandır; yolunu=azık ve bineği bulsan, Beyt-i Muazzama’yı haccetmendir.” buyurdu.

Adam: “Doğru dedin.” dedi.

Hazreti Ömer diyor ki: “Biz ona hayret ettik; hem soruyor, hem de cevabını tasdik ediyor.”

Adam: “O halde bana imandan haber ver=anlat” dedi.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah’a (iman etmendir), meleklerine (iman etmendir),  kitabların hükmüne (iman etmendir), rasullere =getirdikleri hükümlere ve ahiret gününe iman etmendir. Bir de, kadere =Allah’ın hüküm ve kazasının hayrına ve şerrine inanmandır.buyurdu.

Adam: “Doğru söyledin, Bana ihsandan haber ver.” Dedi.

Peygamber: “San ki sen Allah’ı görür gibi O’na ibadet etmendir. Şayed ki sen O’nu görmemiş olursan, şübhesiz O seni görüp durur.” buyurdu.

Adam: “Öyle ise bana kıyametin kopacağı zamandan haber ver.” dedi.

“Kıyametin ne zaman vukuundan sorulan, sorandan daha bilen değildir.” buyurdu.

Adam: “Öyle ise bana alametlerinden habe ver.” dedi.

“Alametlerinden birisi, cariyenin kadın efendisini doğurmasıdır. Bir de yalın ayak, çıplak, fakir koyun çobanlarının, binaları yükseltmek ve süslendirmekte yarışmalarını görürsün.” buyurdu.

Ömer radıyallahu anh der ki: Sonra adam gitti. Hayli bir zaman durdum.

Sonra Peygamber bana: “Ey Ömer! Soranın kim olduğunu bilir misin? dedi.

Ben : “Allah ve O’nun Rasulü daha iyi bilir.” dedim. Buyurdu ki:

Gerçekte o Cibril idi. Haliyle size dininizi öğretmek için size geldi.”

 

HADİS NO: 3

İbnu Ömer radıyallahu anhuma’dan; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, şöyle buyurdu:

“İslam, beş (temel) üzerine bina edildi:

(1)Allah’tan başka hak bir ma’bud olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve RAsulü olduğuna şahadettir.

(2) Namazı dosdoğru kılmaktır.

(3)Zekatı müstehıklarına vermektir.

(4)Beyti haccetmektir.

(5)Ramazan orucudur.”

 

HADİS NO: 4

Ebi Hureyre radıyallahu anh’tan; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“ (Semere ve dal olarak) İman, yetmiş küsur şu’bedir.

Onun en üstünü, “La ilahe İllallah” sözüdür.

En aşağısı, eza cefa veren şeyleri yoldan izale etmektir.

Ve haya da imandan bir şu’bedir.”

 

HADİS NO: 5

Abdullah bin Amr radıyallahu anhuma’dan; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

“Kamil olan Müslüman o kimsedir ki, sair Müslümanlar, dilinden ve elinden selamete ermişlerdir.

Kamilen muhacir, o kimsedir ki, Allah’ın ondan neyhettiği şeyleri bırakır.”

 

HADİS NO: 6

Enes radıyallahu and’tan; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sizden biriniz, kamilen iman etmez, ta ki Ben, kendisine evladından, babasından ve Bütün insanlardan daha sevgili oluncaya kadar.”

 

HADİS NO: 7

Yine Enes radıyallahu anh’tan; dedi ki; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :

“Kendisinde üç haslet bulunan kimse, onlar sebebiyle imanın tatlılığını bulur:

(1)Allah ve O’nun Rasulü, kendisine başkasından daha sevgili olan kimse(dir).

(2) Bir kulu severse Allah için olmaktan başkasıyla onu sevmeyen kimse(dir).

(3) Allah onu küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten -ateşe atılmasından tiksindiği gibi- tiksinen kimse(dir).

 

HADİS NO:8

Abbas İbni Abdilmuttalib radıyallahu anh’tan; dedi ki : Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İmanın tadını tatmıştır o kimse ki, Allah’a Rabb olarak, İslama din olarak, Muhammed’e rasul olarak razı olmuştur = kesin kanaat etmiştir.”

 

 

ŞERHLERİ

HADİS NO:1

Ömer bin Hattab radıyallahu Teala anh’tan ; dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :

“ Ancak ameller niyetlerledir. Ve ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.

Binaenaleyh kimin hicreti, Allah’a ve O’nun Rasulü’ne olursa, onun hicreti Allah’a ve Rasulü’nedir.

Kimin hicreti de kendisine isabet edecek dünyevi bir şeye olursa yahud da kendisiyle evleneceği bir kadına olursa, şübhesiz  onun da hicreti, kendisine hicret ettiği=yöneldiği şeyedir.”

 

AÇIKLAMASI:

“Muteber amel, amelin hükmü veyahud sevabı yahud sıhhati yahud itibarı ancak ve ancak niyetiyle kuşatılan ameldir. Ve Ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.”

 

“ Ancak ameller niyetlerledir.” demenin manası,

“Allah Teala nezdinde, niyetiyle kuşatılan amelin her bir ferdi, ancak ve ancak kendisi için yapılan niyet sebebiyle muteber olur, başka değil.” demektir.

Yahud “ Ancak ameller niyetlerledir.” in manası,

“Şer’i şerif nazarında, niyetle birlikte olduğu zaman amel muteber olur, niyetsiz olduğu vakit muteber olmaz.”

Sanki “Amellerin sevabı niyetlerledir” buyruldu.

 

“Amellerin sahih olması, niyetler sebebiyle mümkün olur”.

“Amelin kemali niyet sebebiyle hasıl olur”

“Amelin itibarı, niyet sebebiyle sahih olur” diye izah ettiler.

 

“Şeriatin muteber saydığı amelin hakikati, ancak niyetle vücud bulur.”

“Ancak bütün ameller, niyet sebebiyle husul bulur”

“Her amel niyetledir, başka değil”

 

Niyet lügatte mutlak kasd manasında ise de şer’i şerife göre, Allah Azze ve Celle’nin rızasını kazanmaya, diğer ifadeyle emellerini ahiretteki sevaba bağlanmaya, kalbi ve iç duyguları yöneltmektir. Bu maksadla ibadet adetten ayrılmış oluyor. Demek niyet, kalbin ve iç duyguların amelidir; dil ile söylenecek bir şey değildir.

Niyetin yani maksadın, ibadetin sonuna kadar ibadetle birlikte devam etmesi gerekir. Ancak, yapılan ameli bozan şeyler bulunmadığı müddetçe, o amelin niyeti devam eder demektir.

“ Ancak ameller niyetlerledir. Ve ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.” cümlesinin manası,

“İyi olsun kötü olsun, şer’i şerife uygun muteber her amel, o amelin kuşattığı niyetiyle beraber meydana gelir. Ve hayr olsun şer olsun, kişinin kasd ettiği şey vardır. Hayrda hayr, şerde şer var.” demektir.

 

Şafii uleması dediler ki: “Niyet, şer’i şerifin emrine imtisal yahud da neyhinden ictinab etmek üzere kalbi Allah Azze ve Celle’nin rızasına yöneltmektir.”

Nitekim Kadi’den naklen ve Tıbi diyor ki: “Niyet, halihazırda veyahud binnetice bir zararı defetmek yahud da bir menfaati celbetmek, üzere maksada muvafık görülen şeye kalbi yöneltmekten ibarettir.

Şer’i şerif niyeti, Allah Teala’nın hükmüne imtisal ve rızasını taleb etmek için fiil tarafına müteveccih iradeye tahsis etmiştir.

Hadis-i şerifteki niyet ise, legavi mana üzerine hamledilmiştir. Ve iş böyle olunca, mübah, taat ve ibadeti işlemek olsun, mekruh ve haramlardan ictinab olsun, Mümin, niyet, emel ve maksadlarını rıza-i Bari’ye bağladığı takdirde ümmetin ittifakıyla sevab kazanır. Ve bu suretle mezheblerin suri ihtilafları, niza-i lafziden ibaret olur.

 Nitekim Kastalani, “ Ancak ameller niyetlerledir. Ve ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.”

mealindeki hadisin şerhinde diyor ki: << Şafiler dediler ki: “Bedeni ameller, söz olsun fiil olsun, farz olsun nafile olsun, az olsun çok olsun, hasılı mükellef Mü’minlerden sadır olan tüm ameller, ancak ve ancak niyetle sahih olur.”

 

Konumuzdaki hadis-i şerif, nerede niyetin sıhhat veya sevab için şart olması hususunda varid olmayıp, bilakis sahih ve fasid niyetlerin suret-i beyanı için varid olmaktadır. Bununla beraber bir şeyin terk edilmesinde, ulemanın icmaıyla sıhhat için niyet şart koşulmadı, amma sevab için yine ittifakla niyet şart koşuldu.

“El-amelü” kelimesinden, bütün farzlar, bütün vacibler, bütün mendublar, bütün mübahlar…

Amellerden bütün farz ve vacibler, taharet, namaz kılmak, oruç tutmak gibi niyetsiz sahih olmayan farz ve vacibler kasdedilir.

HÜSN-Ü NİYET

Birinci tavsiye, her hayrlı işin amaçlanmasıdır.
Her işin başı, insanın amacıdır. Amaç = niyet = kasd = herhangi bir işe hissen yönelmek, fiile geçerse, ona amel denilir; hayırlısında sevab, şerlisinde azab tahakkuk eder. Nitekim Rasulullah sallahu aleyhi ve sellem  şöyle buyurdu :

“Ancak ameller niyetlerledir. Ve ancak kişiye niyet ettiği şey(in karşılığı) vardır.
Binaenaleyh kimin hicreti
(kasd ve iradesi), Allah’a ve O’nun Rasulü’ne olursa, onun hicreti (yaptığı amelinin sevabı), Allah’(ın rızasın)a ve Rasulü(nün rızasının kazanılması) ne (sebeb olacak)dır.

Kimin hicreti (kasd ve iradesi) de, kendisine isabet edecek dünyevi bir şeye olursa yahud da kendisiyle evleneceği bir kadına olursa, şübhesiz onun da hicreti ( maksadına ulaşması), kendisine hicret ettiği = kasteddiği = yöneldiği şeye ( sebeb olacak) dir.
 
Yani insan, içinde neyi maksad edinse, maksadı harekete geçtiği andan itibaren, maksad ve amaç edindiği şeyin sevabını yahud da günahını tahsil edecektir. Şu halde hiçbir niyet, harekete ters olmaz, bilakis muvafık olur.

Niyet, lügatta mutlak kasd manasında ise de, şer’i şerife göre, Allah Azze ve celle’nin rızasını kazanmaya, diğer ifadeyle emelleri ahiretteki sevaba bağlamaya, kalbi ve iç duyguları yöneltmektir.  Bu maksadla ibadet, adetten ayrılmış oluyor. Demek niyet, kalbin ve iç duyguların amelidir ; dil ile söylenecek bir şey değildir.