Ebû Davud'un, Ebû Hureyre radıyallahu anhu'nun naklinden sahih mürsel olarak tahric ettiği bir hadiste Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:اَلجِهَادُ وَاجِبٌ عَلَيْكُمْ مَعَ كُلِّ اَمِيرٍ بَرًّا كَانَ اَوْ فَاجِرًا وَالصَّلاَةُ وَاجِبَةٌ عَلَيْكُمْ خَلْفَ كُلِّ مُسْلِمٍ بَرًا كَانَ اَوْ فَاجِرًا وَاِنْ عَمِلَ الكَبَائرَ وَالصَّلاَةُ وَاجِبةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ بَرًا كَانَ اَوْ فَاجِرًا وَاِنْ عَمِلَ الكَبَائرَ “İyi, takva ve salih olsun, fâcir ve kötü olsun, her müslüman emîrle birlikte üzerinizde cihad vacibdir. İyi, takva ve salih olsun, fâcir ve kötü olsun, büyük günah işlese bile, her müslümanın arkasında cemaatle namaz kılmanız vacibdir. İyi, takva ve salih olsun, fâcir ve kötü olsun, büyük günah işlese bile, ölen her müslümanın üzerinde cenaze namazını kılmanız vacibdir.” İbnu Türkmânî lakabıyla meşhur hicrî 745'te vefat eden, imam, muhaddis, allâme Alâaddîn bin Ali bin Osman el-Mardinî Sünen-i Beyhakî'nin ta'lîkında yani “El-Cevher-un-Nakî”de diyor ki: «İmam Beyhakî burada bu hadîsin üzerinde sükût ettiyse de, «El-Ma'rife» adlı kitabında: “İmam Mekhûl'le Ebû Hureyre arasında vukû' bulan irsalle birlikte hadîsin isnadı sahihtir.” demektedir. Beyhakî'nin tahric ettiği Ebû Hureyre radıyallahu anhu'dan gelen, İbnu Mâce'nin de tahric ettiği Vâsile bin Esku'dan gelen diğer hadîs-i şerîfte:صَلُّوا خَلْفَ كُلِّ بَرٍّ وَفَاجِرٍ وَصَلُّوا عَلَى كُلِّ بَرٍّ وَفَاجِرٍ وَجَاهِدُوا مَعَ كُلِّ بَرٍّ وَفَاجِرٍ “İyi olsun fâsık olsun, her müslümanın arkasında namaz kılın. İyi olsun fâsık olsun, her müslümanın üzerine cenaze namazını kılın. İyi olsun fâsık olsun, her müslüman emîrle cihad edin.” buyrulmaktadır. Bu ikinci hadis zaif olsa bile ulemâ onunla amel etmişlerdir. Zaten İmam Ebû Hanîfe radıyallahu anhu: “Hadîsin zaifi, müctehidlerin ictihadından daha kuvvetlidir.” demektedir. Şu kadar ki İmam Ebû Hanîfe ve İmam Şâfiî radıyallahu anhumâ, “Kerahatle beraber, fâsık bir emîrin arkasında namaz kılınabilir.” demekte ittifak etmektedirler. İmam Zeylâî işareten ve İmam Münâvî sarâhaten diyor ki: “Ehli Sünnet vel'Cemaatin mezhebi budur. Bunun ötesinde kalan itikadlar, bâtıl ve fâsiddir.” Bunun için Şeyh İbrahim Hakkı rahimehullah da:
وَ بَـرّ وُ فـَاجِــرَه اُويُـوبْ نَـمَـازِمْ قِـيلُـورَمْ بِـيـلَــه
هَـمْ اٰنْـلَـرِينْ جَـنـَازَه سِـى نَمَـازِيــــنْ قِـيلُـورَمْ لِلّٰهْ
«Ve berr-u fâcire uyub namazım kılıram bile
Hem anların cenazesi namazın kılıram Lillah
اٰدِيكْ اُوزْرَه حَضَرْدَه هَمْ سَـفَـرْدَه مَسِـــحْ جَائِزْدِرْ
وَمُسْكِرْ اُولْمَيَانْ تَمْرُ و عِنَبْ صُويِى مُبَاحُ اللّٰهْ
Adîn üzre hazarda hem seferde mesih câizdir
Ve müskir olmayan temr-u ineb suyu Mübâhullah
Hazarda ve seferde deriden yapılmış mes üzerine meshetmek caizdir. Sekir vermeyen hurma ve üzümden çıkan meşrubatlar, Allah'ın helal ettiği şeylerdir. Ve bunlar dahi Ehli Sünnet vel'Cemaat olmaklığın alâmetidir.