بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Dini ve İLmi ARAştırmalar Merkezi

Meleklere İman 24.25.26. Beytlerin Şerhi

MELEKLERE ŞÖYLE İNANIYORUZ

حَقِّكْ مُكَرَّمْ عِبَادِيدِرْ مَلَكْلَرْ يَرْدَه گُوكْلَرْدَه

عَوَامِنْــدَنْ عَوَامِ نَــــاسِـى اَفْضَلْ اَيْلَـمِشْ اَللّٰهْ

Hakk'ın mükerrem ibâdıdır melekler yerde göklerde

Avâmından avâm-ı nâsı efdal eylemiş Allah

Yerde ve göklerde melekler, Hakk Teâlâ Hazretleri'nin şerefli kullarıdır. Allah Teâlâ, insanlardan avam mü'minleri, meleklerin avâmından üstün kılmıştır.

            İnsanlardan havas olan nebîler, yine meleklerin havaslarından üstündürler.

يَمَكْ اِچْمَكْ هَمْ اَرْكَكْلِيكْ دِيشِيلِكْ يُوقْدُرْ اَنْلـَرْدَه

حَـقَّه هِيـچْ عَاصِـى اُولْمَزْلَرْ مُطِيعْـــدِرْلَرْ لِاَمْــــرِ اللّٰهْ

Yemek içmek hem erkeklik dişilik yokdur anlarda

Hakk’a hiç âsi olmazlar muti'dirler li Emrillah

Meleklerde, yemek, içmek, erkeklik ve dişilik yoktur. Allah Teâlâ'nın emrlerine tabiî olarak boyun eğerler. Aslâ Cenâb-ı Hakk'a âsî olmazlar.

وَجَبـْرَائِيلُ و مِيكَائِيــلُ واِسْرَافِيـلُ و عَزْرَائِيـــلُ

مُقَرَّبْدِرْ پَـيَمْـبَرْدِرْ بُو دُورْدِى هَـپْ اَمِينُ اللّٰهْ

Ve Cebrâil-u Mikâil-u İsrâfil-u Azrâil

Mukarrebdir peyamberdir = peygamberdir bu dördü hep Emînullah

Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil ve Azrâil, Allah'a en yakın elçilerdir. Bu dördü Allah Teâlâ'nın emin kullarıdırlar.

            Şeyh İbrahim Hakkı “Bu dördü Allah Teâlâ'nın emin kullarıdırlar.” cümlesinde, melekler hakkında inanılması farz olan dört meseleye işaret ediyor:

            1-Bütün melekler, tabiî olarak iman üzere ya­ratılmışlardır.

            2-Bütün melekler, Allah Teâlâ'ya tabiî olarak bo­yun eğip, ibadet ve vazifelerinde kusur etmezler, Allah Teâlâ'nın yasaklarını işlemezler.

            3-Canlı varlıklara mahsus olan erkeklik, dişilik, doğmak, doğurmak, elem, keder, üşenmek, yorulmak, uyumak... hâsılı yemek, içmek gibi beşer ve hayvanların levâzımlarından münezzehtirler.

            4-Meleklerin, Hâlık ile mahluk arasında vasıta olmalarına işaret etti.

            Meleklerin varlığına iman etmek, imanın ikinci rüknüdür. Buna iman etmeyen kimsenin küfründe şübhe yoktur. Böylece onları Allah Teâlâ'ya ortak sayanların şirkinde de şübhe yoktur.

            Meleklerin varlığı, Kitab, Sünnet ve akılla da sabittir. Ehli Sünnet vel'Cemaat: “Melekler, muhtelif şekillere girmeye muktedir, nûrânî, latîf yani çok şef­faf cisimlerdir. Allah Teâlâ ile seçkin kulları arasında vesiledirler.” diye tarif ettiler.

            Melekler bir anda arştan iniş ve arşa yükseliş yapmaya da muktedirler. Onların tesbîh ve ibadetleri, beşerin nefes almaları gibi tabiîdir.

            Demek Allah Teâlâ melekleri, ibadet etmeleri ve Kendisi'yle has kulları olan peygamberleri arasında vesile kılmak, istikametini düzeltenlere ilham etmek, birçok zerreleri kürre haline getirmekte doğrusu oluşlarda vasıta için yaratmış; ve bu ulvî cinse, melek ismini vermiştir. Dolayısıyla onların varlıklarına ve vazifeli olduklarına iman etmek farzdır.

            Mesela biz havayı, havanın taşıdığı şeyleri gör­mediğimiz halde, havanın ve taşıdığı birçok şeylerin, mesela oksijenin, kokunun varlığında şübhe etmiyoruz. Binaenaleyh meleklerin bulunmaması yahud görülmemesi, yok olmaları demek değildir.

            Mesela hayat halinde bir bedenin, şu mu'cizeli iradesini, şuurunu ve içindeki ruhu görmüyoruz. Fakat ruhun bunca tesirlerini müşahade ediyoruz. Demek ruh vardır. Akıl da böyle. Melek de böyle. Nitekim gramerli, ahenkli, manalı bir kitab, müellifinin aklını, şuurunu ve ilmî gücünü; kitabın intizamsızlığı, abuk sabuk sözleri de, müellifinin deliliğini, doğrusu akılsızlığını gösterir. Demek, görülmeyen birçok şeyler vardır. Melek de bu kabilden.

            Mahluklar arasında havanın dalgaları sesi di­mağdan dimağa nakletmeye vasıta olduğu gibi, melekler de Zât-ı Akdes Teâlâ Hazretlerinin hükümlerini peygamberlerine nakletmeye; yahud peygamberlerin kalbine ilkâ' edilmiş vahyin hak olduğunu ve Hakk'tan geldiğini bildirmeye vesiledirler. Kısa ifadeyle melekler, Allah ile seçkin kulları arasında, hü­kümlerini nakletmekte vesile; yahud nakledilmiş hükmün hak olduğuna şahid olurlar; yahud da Hakk Teâlâ'nın ezelî kelâmını peygamberlerin kalb-i şerîf­lerine aksettirmekte ayna gibidirler.