2. BEYTİN ŞERHİ
2-Akâid içre Ehli Sünnet oldu mezhebim cem'â
Amelde bu Hanîfe mezhebidir mezhebim vallah
İtikadlar içerisinde gittiğim yol, Ehli Sünnet velCemaat mezhebidir. Doğrusu o haktır.
Amelde ise Ebû Hanîfe rahimehullah'ın görüşleri mezhebimdir. Buna Allah'a andederim.
Bu beytte beş mesele vardır:
1. mesele, akaid, akide: “Kaziyenin doğruluğuna hüküm etmek ve hükmüne bağlı kalmak” demektir.
İ’tikadda imamımız, yani Dinimize akli ve nakli delillerle nasıl inanacağımızı bize öğreten, Hicri 333’te vefat eden Ebu Mansur Muhammed bin Muhammed bin Mahmud el-Maturidi’dir.(6) İmam Maturidi’nin çıkarıp hazırladığı akli ve nakli delillerle inanıp hükmedenlere Maturidi derler.
Amelde imamımız, yani dinin tatbikatını bize öğreten, Hicri 80 senesinde doğan ve 150’de vefat eden Nu’man bin Sabit İmam-ı A’zam = Büyük İmam’dır. Bu tatbikatta olanlara Hanefi derler.
Ayrıca ameli öğretmekte zamanımıza kadar mezhebleri = gittiği yolları devam eden Hicri 93’de doğan ve 179’da vefat eden İmam Malik, Hicri 164^de doğan ve 241’de vefat eden İmam Ahmed de vardır.
Bunların itikada imamları, Şafii mezhebinde yetişen Şeyh Ebu-l-Hasen el-Eş’ari’dir. Dine, İmam Eş’ari’nin çıkarıp hazırladığı akli ve nakli delillerle inanıp hükmedenlere Eş’ari derler.
2.mesele mezhep meselesidir. Mezhep imamları aynı zamanda i’tikadda da imamdırlar. Ancak meseleyi izah eden Ebu Mansur Maturidi ve Ebu-l-Hasen el-Eş’ari(7) olunca, bir de zamanlarındaki din düşmanlarına akli, nakli delilleri bir araya getirince, bütün ümmet bunların akli ve nakli delillerini kabul etti. Zamanımıza kadar onların ardınca gidenlere “Ehli Sünnet vel’Cemaat” denilmektedir.
3.mesele, Ehli Sünnet vel’Cemaat’in tanınması meselesidir. Gerek içten gerek dıştan insanların zihinlerini bozan birçok inançlar vardır. Bunca inançların içerisinde en doğrusu, Ehli Sünnet elCemaatin tercih ettikleri yoldur = mezhebdir.
Ehli Sünnet vel’Cemaat de, ashab, tabiin ve tebei tabiinden müteşekkil üç tabaka ulema ve bugüne kadar onlara uyan, yollarını takib edenlerdir.
Ehli Sünnet vel’Cemaat, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den ümmetine hadisleri, Kur’an’ın tefsirini, fıkıh, yani helal, haram hükümlerini, i’tikadi iman meselelerini = ilm-i Tevhid = ilm-i sıfatı, tasavvuf yani zikir ve ahlakla nefsi kemale erdirmesi yollarını, siyer ilimlerini yani kendisinden dini meselesini naklettiği ve kendisinden dinini öğrendiği hocasının = şeyhinin ve silsile olarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e varıncaya kadar şeyhinin şeyhinin, buluğ çağından vefatına kadar metodoji olarak hayatını bilen ve tanıyan, ilmini nakledendir, ashab, tabiin ve tebe’-i tabiin olmak üzere üç asırda yaşayan ulemasının şereflerini bilen, koruyan, tanıyandır. Ve bu haslet, müslümanlardan başka hiçbir millette bulunmamaktadır. Onun için İslam düşmanları bütün bataryalarını bu meseleye yöneltirler.
4.mesele, ihtilaf ve ittifak meselesinin bilinmesidir. O Ehli Sünnet vel’Cemaat ulemasına inanç ölçülerinde uymayan kimsenin imanı, ya yoktur veya zayıftır. Hepsine ehli bid'at denilmektedir.
Ehli bid’at = bid’atçi de, dinden olmayan şeyleri dindenmiş gibi inanan yahud yapandır. Bu takdirde inançta muhalif olanla asla birleşilemez. Çünkü ilm-i usul-u din = ilm-i sıfat = ilm-i Tevhid = ilm-i kelam = temel olan inançta muhalif, Müslim ve Buhari’nin tahric ettikleri, Aişe radıyallahu anha’dan rivayet edilen, sened ve tevatürle bize ulaşan …… ………………………. “Kim şu bizim işimizde =dinimizden olmayan bir şey icad ederse, kendisi de, ihdas ettiği şey de reddedilmiştir.” Mealindeki hadisten dolayı mutlak dalalettedir.
Maturidinin, Eş’arinin, Hanefinin, Şafiinin, Maliki’nin hepsinin, Hambelilerin kısm-i a’zamisinin ve ilk iki asırda yaşayan tüm Müslümanların dini i’tikadları, inançları birdir, bölünmez bir bütündür, hilaf ve ihtilafa mahal değildir.
Allah Teala’nın, varlığında, birliğinde ihtilaf, inanmak yahud inanmamak, meleklerin varlığını kabul etmek yahud etmemek, kitabların hükümlerini yeterli görmek yahud görmemek, tüm peygamberleri kabul etmek vahud etmemek, ahiret günü vardır yahud yoktur diye ihtilaf etmek, birbirinin zıd istikametine giden 0 yol gibi ittifakı engeller. Muhalife “Sen de haklısın” denilemez; “Hak benim davamdır, seninki batıldır” denilir.
Amma temel i’tikad ve inanç meselesinde değil de, furuatta yani ameli tatbikatta ihtilaf ise zararsızdır, bilakis rahmettir, yani
----------------------------------------------------------------------------→
Bir Tek Allah’a inanmak
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Meleklere inanmak
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kitab ve Sünneti kabul etmek
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Ahiret gününe inanmak’ta
-----------------------------------------------------------------------------→
İttifaktan sonra, aynı istikamete dört gidişli tek yolun paylaşılmasında ihtilaf ittifaka engel değildir. Çünkü ihtilaf sadece yolun paylaşılmasında gerçekleşmiştir. Bu ihtilaf ise zararsızdır. Son son Şafii, Hanefi, yol paylaşmasında çekiştikleri zamanda, “Sen de haklı, ben de haklı, amma ben daha haklı” ; diğer ifadeyle “En azında benim davam da haktır.” der. İşte bu itibarla İbrahim Hakkı
“Akâid içre Ehli Sünnet oldu mezhebim cem'â = birleşti, bütünleşti.
Amelde bu Hanîfe mezhebidir = tekleşti mezhebim vallah
Amel etmekte mezhebim tekleşince, Ebu Hanife rahimehullah’ın ölçüleri ne ise, ona göre ibadet ve taati fiile geçiririm, amelimi tatbik ederim.